Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Uykuya dost olan Müslüman çoğalıyor/sa…

Buhara’dan Anadolu’ya gelen Hüsameddin-i Uşşâkî Hazretlerinin muhteşem sözüyle bu yazıyı “…uykunuz varken okumayın. Çünkü… uyuyanları uykudan uyandırmak için yazılmıştır. Tok karnına da okumayın… ”   

 

“UYKUYA DOST OLMAYINIZ”

 

Uykuyu sevenler bizden değildir. “Biz” den kastımız Müslümanca yolda fikrî, ilmî ve edebî meselelerle iştigal edenler, yâni ulvî sancısı olan dâva adamlarıdır. Uyku dost olanların çoğalıyor olması, Müslüman ülkesinde irfanın, ulvî sızının ve tefekkürün azalması demektir. Fethi Gemuhluoğlu, “uykuya dost olmayınız” diyor: 

 

“İnsanın uykuya sırt çevirmesi lâzım. Peygamber-i Ekber uyumazlardı. Eğer Türkiye’de … Türk insanı, Müslüman insan, Millet-i İslâmiyye’nin insanı… yeniden bir ‘ba’sü ba’de’l-mevt’ sırrını yaşamak istiyorsa, onu ihyâ etmek istiyorsa… uykuyu kaldırmalıdır. Uykuya düşman mı olalım? Hayır! Uykuya dost olmayalım...”

 

“UYKUDAN SIÇRAYIP KALK, ISTIRAP ÇEK”

 

Müslüman için haddi aşan uyku nefsânî bir hâl olduğu için gaflet hâli sayılır. Kaygısızca çok uyuyan Müslüman hâl üzere olamaz ve tefekkür edemez.  Hz. Mevlâna’nın ikazını bugün kaç kişi biliyor? “Uykudan sıçrayıp kalk, ıstırap çek! Bir tarafta su sesi duyulurken, öte tarafta susuzun uyumasına imkân var mıdır?” 

 

“EHL-İ CENNET UYKUYU BİLMEZ”

 

Haz ve modernizm, beden ve ruhunu o kadar kuşatmış olmalı ki farkında olmayan bir kısım Müslüman, Yunus Emre Hazretlerinin sözlerini gönlüne almayı unutmuş: "Uyuma der bana Sultân-ı enbiyâ / Hiç yatma der sana Sultân-ı enbiyâ”

 

Efendimiz Aleyhisselâtüvesselâmın hayat tarzına sebep asabiyetiyle bağlı olan asâletli Müslüman az uyuyarak hayatın her ânını gönül gözüyle yaşar ve temaşa eder. Uykunun kötülüğünden bahseden Abdülkadir Geylani Hazretlerinin nasihatini hatırlamayan Müslümanın duruşunda noksanlık vardır. 

 

Uykuyu değil, uyanıklığı aramak lâzım. Ayıklığı icap ettiren halleri terk, bütün iyi şeyleri bir yana itmek sayılır. Bunun icabıdır ki âriflerde bayağı uyku azdır. Ehl-i cennet uykuyu bilmez. Çünkü uyku gaflettir. Dolayısıyla noksanlıktır. Bütün hayırlı işler, ayık olmadadır. Zahirî uykudan kurtulmak için az yemeli, az içmeli, çok yiyip içince çok uyku olur.

                  

Böyle diyor ulu zat. Konfor ve modern nimetler karşısında recüliyetine sahip olamayan Müslüman bu nasihatleri unutmuşa benzer. 

 

UYKU ÇEŞİTLERİ

 

15. Asır derviş ve âlimlerinden Eşrefoğlu Rûmî uykuculara iyi demiyor: “Uyku altı çeşittir: 1- Gaflet uykusu: İlim meclislerinde uyuyanlar. 2- Şekâvet uykusu: Sabah namazı vaktinde uyuyanlar. 3- Ukûbet uykusu: azap ve eziyet uykusunda olanlar. 4- Kaylûle uykusu: Kuşluk vaktinde uyuyanlar. 5- Ruhsat Uykusu: Yatsıyı kıldıktan sonra uyuyanlar. 6- Cuma geceleri uyuyanlar.”

          

Uykucuların hâllerini de şöyle târif ediyor: “Bir tâife vardır ki, gece onlar için saadettir. Gecelerden onlara zerre kadar zarar gelmez. Bunlar, geceleri hasret kaldığı gurbetteki bir sevdiğini bekler gibi gözler ve gece olunca sevinirler. Bir tâife daha vardır ki, onlara da geceleri ne kâr, ne zarar verir; geceleri uyku ile geçirirler, arada bir uyanır, sağlarına, sollarına dönerler.”  

 

Fikir ve gönül tâlimine soyunanlar, mes’uliyet ve istikâmetlerine bakarak yukarıdaki uyku çeşitlerinden birini seçebilirler. Kültür ve medeniyet meseleleriyle iştigal ediyor ve memleket dâvasının sözcülüğünü yapıyorsanız gaflet, şekavet ve ukubet uykusuna yatanlardan olmayınız. Sünnet-i Seniye diyerek, bol yemek ve tatlı üstüne yatsıyı kılıp yatanlar var. Bu, avâmın hâlidir. 

 

UYKU, ÂLİM, DERVİŞ VE ŞAİR…

 

Müslüman kültüründe hâmi ve mes’ul sayılan devletlû, âlim, derviş, şair ve fikir adamının yatsıyı kılıp uyuması vatan ve millet meseleleri yönünden zararlıdır, kaygısızca uyumaları itibarlarını zedeler. Hem bu vazife ve vasıfları taşıyacak, hem de yatsıyı kılıp rahatça yatacak, öyle mi? Yapacakları bir yığın ulvî ve fikrî işleri var. 

 

Öyle ki vasıflarına bakıldığında şairdir, yazardır, sofîdir, ilim adamdır... Ateşli bir fikir teatisinde, gönülleri mâveraya kanatlandıran bir sohbette uykuları gelir. Uyku ile birlikte lüzumsuz istirahatten hazzedenler bırakın fikir adamlığını, derviş ve şair hiç olamazlar. Böyle insanların gönlü ve fikri vardır; hattâ titiz bir Müslümandırlar. Fakat nasılsa bol uykudan hiç taviz vermez, nefsi azdıran mükellef sofraları da kaçırmazlar. Modernliğin ve konforun tesiriyle bu taifede uyuyanlar çoğaldı ki halleri Maşûkunu ararken uyuya kalan âşığa benziyor.

 

“EY UYUYAN ADAM!”

 

Attar’ın “Mantıku't-Tayr” ında anlatılıyor. Modernizmin haz ve konforuna alışan derviş ve âlim, fikir adamı ve şair olanlar okusunlar.

 

Yolda uyuya kalan âşıkını kendinden geçmiş halde gören mâşuk, bir şeyler yazıp, âşığın üzerine bırakır. Uykudan uyanıp kağıdı okuyan aşığın yüreğine sızı düşer. Onu sızlatan sözler bugün kaç âlim, derviş, şair ve fikir adamının yüreğini sızlatıyor? 

 

“Ey uyuyan adam! Tüccarsan kalk para kazan. Yok zâhid isen uyuma, kulluk et! İkisi de değil, âşıksan utan. Âşığın gözünde uyku ne gezer? Âşık gündüzleri yel gibi eser savurur; geceleri yanar yakılır, âleme ay ışığı gibi ışık saçar. Mademki bunlardan hiçbiri sende yok, aşktan bahsetme, sahte dâvalara girişme…”  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.