Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

KUR’AN’IN KALBE İNİŞİ

Fahri Kainat’ın (sas)eşsiz güzellikteki hayatından okuyacağımız şu misaller, bu gerçeği ne güzelifade eder! Aişe (ra) şöyle anlatır: “Bir gece Resulullah bana:

“–Ey Aişe! İzinverirsen, geceyi Rabbime ibadet ederek geçireyim” dedi. Ben de:

“–Vallahi seninleberaber olmayı çok severim, ancak seni sevindiren şeyi daha çok severim” dedim.Sonra kalktı, güzelce abdest aldı ve namaza durdu. Ağlıyordu… O kadar ağladıki, elbisesi, mübarek sakalları, hatta secde ettiği yer sırılsıklam ıslandı. O,bu haldeyken Hz. Bilal namaza çağırmaya geldi. Ağladığını görünce:

“–Ya Rasulullah! AllahTeala sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı affettiği halde niçinağlıyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü:

“–Allah’a çok şükredenbir kul olmayayım mı? Vallahi bu gece bana öyle ayetler indirildi ki, onlarıokuyup da üzerinde tefekkür etmeyenlere yazıklar olsun!” karşılığını verdi ve:

Muhakkak ki göklerin veyerin yaratılışında, gece ve gündüzün ‘birbiri ardınca gelip gitmesinde’ (veuzayıp kısalmasında) akl-ı selim sahipleri için (Allah’ın birliğine vekudretine ait ibret verici) deliller vardır. (İşte) o (akl-ı selim sahibi)kimseler ayaktayken, otururken, yan taraflarına yaslanarak yatarken Allah’ıanarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler (ve derler ki:) “EyRabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın. Seni tenzih ederiz, bizi ateş azabındankoru.” (Al-i İmran Suresi, 190-191)ayetlerini okudu (İbn-i Hibban, II, 386).

Allah Resulünün zeytingibi simsiyah olan saçlarında artık ağarmalar başlamış, nurdan bir şuleyiandıran beyaz teller gözükür olmuştu. Sebebini soranlara: “Hud suresi vekardeşleri (Vakıa, Hakka, Mürselat, Nebe’ ve Tekvir) beni ihtiyarlattı”(Tirmizi, Tefsir 57/3297) buyurmuştu. Çünkü Hud suresindeki:

O halde sen (Rasulüm!)Beraberindeki tevbe edenlerle birlikte, sana emredildiği gibi, istikamet üzere(dosdoğru) ol. Aşırı gitmeyin (asla ilahi hududun dışına çıkmayın). Çünkü O,yaptıklarınızı hakkıyla görendir. (Hud Suresi,11/112) buyrukları Efendimiz’in kalbine inmiş, ondan hem kendisinin hem deberaberinde bulunan tüm mü’minlerin “istikamet üzere olmalarını” talep etmişti.İtikat, ibadet, muamelat, ahlak ve adapta farz-ı daim halinde istikamet üzerebulunmak gerçekten zordur. Buna bir de ümmetin istikamet üzere olmasıeklendiğinde işin ne kadar zorlaştığı daha iyi anlaşılır. İşte Efendimiz’inbelini büken ve saçlarını ağartan bu zorluk olmuştur. Vakıa, Hakka, Mürselat,Nebe’ ve Tekvir sureleri ise dehşetli kıyamet ve mahşer sahnelerininsergilendiği surelerdir. Sıradan bir müslümanın bile okuduğunda kendindengeçtiği, kalbi yerinden çıkacak gibi olduğu ateş parçası gibi bu surelerinResulullah’ın o ince, rakik, hassas kalbinde nasıl yakıcı, kavurucu, derintesirler bıraktığını hayal etmek bile imkansızdır.

Bir de Efendimiz’inkalbine inen Kur’an’ın sahabe-i kiramın kalbine nasıl yansıdığına bakalım. İşteHz. Ebu Bekir’in hali… Kendisi şöyle anlatıyor:

“Bir gün Resulullah’ınyanında bulunurken “Kim bir kötülük yaparsa (tevbe edip bağışlanması hariç)onun (karşılığıy)la cezalanır da artık kendisine Allah’tan başka bir dost vebir yardımcı bulamaz.” (Nisa Suresi, 123) ayeti nazil oldu. Efendimiz:

“-Ebu Bekir, banaindirilen bu ayeti sana okutayım mı?” buyurdu. Ben:

“-Tabii ki yaRasulullah” dedim. Bana bu ayeti okuttu. Sanki belimin kırılıp ayrıldığınıhissettim ve öylece kasılıp kaldım. Peygamberimiz:

“-Neyin var, ne oldu?”diye sordu. Ben:

“-Anam babam sana fedaolsun ya Rasulullah, hangimiz günah işlemez ki! Şimdi biz işlediklerimizyüzünden mutlaka cezalandırılacak mıyız?” diye üzüntümü ifade ettim. Bununüzerine Allah Resulü şu açıklamayı yaptı:

“-Ey Ebu Bekir! Sen vediğer mü’minler hatalarınız sebebiyle dünyada (bazı sıkıntı ve meşakkatlereuğratılarak) cezalandırılırsınız. Öyle ki Allah’a günahsız olarak kavuşursunuz.Diğerlerine gelince onların yaptıkları biriktirilir ve cezaları kıyamet gününebırakılır.” (Tirmizi, Tefsir 4/3039).

Kur’an’ın kalbe inişinebir misal de Hz. Ömer’den verelim. Bir gün Hz. Ömer, bir evin önünden geçerken,hane sahibinin, evin dışına taşacak kadar yüksek bir sesle Tur suresiniokuduğunu işitti. Adam:

“Rabbinin azabı elbettevuku bulacaktır, onu önleyecek hiçbir şey yoktur” (Tur Suresi, 7-8) ayet-ikerimesine gelince, Hz. Ömer bineğinden indi, bir müddet duvara yaslanarakdinledi. Sonra bu ayetin ikazındaki şiddetin tesiriyle evinde bir müddet hastayattı. (İbn Recep el-Hanbeli, et-Tahvif mine’n-nar, Dımaşk, 1979, s. 30)

Kur’an-ı KerimRasulullah’ın kalbine indi. Oradan sahabenin kalbine, onlardan da nesiller boyudiğer mü’minlerin kalplerine intikal etti. Şimdi nöbet sırası bizdedir.Kur’an-ı Kerim ilk nazil olduğu şekilde, doğruluk, safiyet ve temizliği ileelimizdedir. Bizim onu okuma, anlama ve kalbimize indirme vazifemiz vardır.Çünkü ancak onun manaları kalbimize indiği zaman o bizi kötülükleri terketmeye, iyilikleri yapmaya ve Kur’an ahlakıyla ahlaklanmaya sevk edecektir. Buaçıdan boğazdan aşağı geçmeyen okuyuşlarda bir hayır yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.