Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

İSLÂM’IN MESAJINI İYİ KAVRAMAK

İslâm dinini, dünyadaki pek çok insan bilmiyor veya yanlış değerlendiriyor, yanlış yorumluyor. Din düşmanlarının inatları, kinleri, hasetleri, suiniyetleri veya menfaatleri sebebiyle kasten yaptıkları saptırma, şaşırtma, yanıltma, tevil ve iftiralarını bir yana bırakalım; güneş balçıkla sıvanmaz; yalancının mumu yatsıya kadar yanar; hakikat er geç anlaşılır.

Asıl şaşılacak, esef edilecek olan, gayrimüslimlerin değil, bazı müslümanların bile dinlerinin ahkâmını doğru bilememesi, özünü tam ve iyi kavrayamamış olması. Avamdan veya aydından birçok kimse din namına bazı vehimler ve hayallere sahip, batıl ve hurafelerle oyalanıyor.

Mesela, güzel ahlâkı, kimsenin işine gücüne, etlisine, sütlüsüne karışmamak, her tip insanla iyi geçinmek sanıyor. Halbuki İslâm, hubb-i fillah, buğz-ı fillah (Allah için sevmek ve Allah için kızmak), “emr-i mâruf nehy-i münker” (iyiliği emir ve teşvik etmek, kötülüğü engellemek), “mazluma yardım, zalimle mücadele” gibi ana prensiplere sahiptir.

Mesela, ibadeti sadece namazdan, oruçtan, hacdan ibaret sanıyor; halbuki insanlara faydalı olacak çeşitli faaliyetlere katılması, aktif hizmetlere koşturması da kendisine çok sevaplar kazandırabilir.

Mesela, diğer ehl-i dünyâ materyalistler gibi hayat ve faaliyetlerini, bu dünyada rahat etmek, kolay kazanmak, keyif çatmak, zevkince yaşamak esasına göre ayarlamaya çalışıyor. Halbuki İslâm, bu dünyanın rahat yeri olmadığını, çalışıp ter dökmesi gerektiğini, mihnet ve meşakkatleri göze almasının şart olduğunu; müslümanın, kardeşlerinin dertleriyle dertlenmesi, ideali uğrunda mücadele etmesi, gerektiğinde malını ve canını feda eylemesi icap ettiğini bildiriyor.

Bu gibi yanlış anlayışlardan müslümanlar çok zarar gördüler; hâlâ da nice acılar çekmekteler. Lütfen artık kendimize gelelim, gerçekleri görelim, gerçek İslâm’a sarılalım.

İslâm, kâinatı yaratan Allahu Teâlâ’nın mahza lütfu ve rahmeti sebebiyle bize gönderdiği bir prospektüstür; hayatı en doğru, en olumlu biçimde yaşamamız için bize bahşedilen her türlü nimet ve imkânı en uygun ve en verimli tarzda kullanmamız için sunulmuş bir “kullanma talimatnâmesi”dir. O fıtrat dinidir, hayat şartlarına uygundur. Ona inanmadan, sımsıkı sarılmadan hayatın mânası tam anlaşılamaz; çevre, tabiat ve kâinatta uyum sağlanamaz, bahşedilen fırsatlar iyi değerlendirilemez; ömrün sonunda hem maddeten hem de mânen pişman ve perişan olunur.

Âhiret saadetinin olduğu kadar, dünya huzur ve asayişinin; ferdî ve içtimaî, millî ve beynelmilel terakkî ve başarının anahtar ve prensipleri İslâm’dadır.

O sadece mânevî, rûhanî ve uhrevî bir ayinler ve ibadetler sisteminden ibaret değildir; aynı zamanda maddî, sıhhî, ailevî, içtimaî, beşerî, evrensel, iktisadî, ticarî, askerî, terbiyevi, ilmî ve kültürel... ahkâma sahip, gediksiz, eksiksiz, kusursuz bir sistemdir. Hayattan kopmuş, dünyayla, çevreyle, insanlarla, beşerî faaliyetlerle ilgiyi kesmiş, içine kapanmış bir manastır dini değil; aksine hayata, insana, cemiyete, devlete, beynelmilele yönelmiş, onlar arasındaki münasebetleri tanzime yönelmiş aktif ve dinamik bir nizamdır; tüm hayatı, Allah’ın istediği tarzda yaşama biçimidir; yüce ve asil ilahî yoldur.

İslâm’a göre insan, zikirden, namazdan, oruçtan sevap aldığı gibi dişini misvaklamaktan, bedenini yıkamaktan, evlilikten, ailesine güzel muameleden, ticaretteki dürüstlükten, memuriyetteki hüsn-i niyet ve gayretten, mahkemedeki doğru şahitlikten, hükmündeki adaletten, idareciliğindeki faziletten, din yolundaki mücadelelerindeki ihlastan, cihaddaki şecaat ve cesaretten de yüksek sevaplar kazanabilir.

O halde hepimiz her işimizi İslâm’ın belirttiği yüce prensipleri, şeriatın temiz ve adil hükümlerini dikkate alarak, ilahî bir vecd ile ve bir ibadet zevk ve şevkiyle yapalım ki fert ve cemiyet olarak mutluluğa ulaşmamız mümkün olabilsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.