Hoca Ahmet Yesevi Bulvarı Adını Nereden Almıştır?
Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu İlçesinde yer alan Hoca Ahmet Yesevi Bulvarı hakkında merak edilenler
Mahallenin batısında Egemenlik Mahallesi ile sınır çizgisini oluşturmaktadır. Cahit Zarifoğlu Caddesi ile Doğu Çevre Yolu arasında yer alır.
Bulvara ismi verilen Hoca Ahmet Yesevi 1093’te doğdu. Osmanlı topraklarında doğmasa da, Osmanlı döneminde yaşamasa da Ahmet Yesevi’nin Osmanlı İmparatorluğu üzerinde önemli etkileri olmuştur. Etkileri günümüze kadar ulaşan Ahmet Yesevi, 11. Yüzyılın ikinci yarısında bugünkü Kazakistan’ın Çimkent Şehrinin doğusundaki Sayam Kasabasında doğmuştur. Sayram, o dönemde önemli bir kültür ve ticaret merkezidir.
Babasının ölümünden sonra, ablası ile birlikte Sayram yakınlarındaki Yesi’ye yeleşen Yesevi, burada “Arslan Baba” adlı bir Türk şeyhinden ilk eğitimini almaya başlamıştır. Türbesi Yesi yakınındaki Otrar’da bulunan Arslan Baba, rivayete göre; Hz. Muhammed’in emanet ettiği hurmayı Ahmet Yesevi’ye ulaştırmak görevini üstlenmiştir. Mezar-ı Şerif’te bulunduğu bir dönem, İmam Rıza’nın öğrencisi olduğu belirtilen Arslan Baba’nın, Yesevi’nin manevi yücelmesinde önemli bir yeri vardır.
Eğitiminin ilk aşamasını tamamladıktan sonra dönemin en önemli merkezi olan ve değişik bölgelerden binlerce öğrencinin akınına uğrayan Buhara’ya giden Yesevi, burada dönemin önde gelen din bilginlerinden olan Şeyh Yusuf Hamedani’den yoğun bir tasavvuf eğitimi alan Yesevi, Şeyhin dört halifesinden üçüncüsü olmuş ve ilk iki halifeden sonra şeyhinin yerine geçmiştir.
Hamedani’den aldığı bir işaretle buradaki irşad makamını Şeyh Adülhalik Gücdüvani’ye bırakarak Yesi’ye dönen Yesevi, büyük bir etki alanına ulaşacak olan Yeseviye Ocağı’nı kurmuştur. Abdülhalik Gücdüvani ise öğrencisi Muhammed Bahaüddin Nakşibendi’i yetiştirerek, o dönemde Yeseviye Ocağı dışında ortaya çıkan iki büyük tarikattan birinin öncülüğünü yapmıştır. Buhara’da kurulan Nakşibendiye Tarikatı, zamanla Afganistan, Hindistan ve Anadolu’ya yayılmıştır.
Yesevi, öğretisini hocası Arslan Baba’dan aldığı “ehl-i beyt” sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerine kurmuştur. Bir Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük “Türk tarikatı”, önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresi ile Batı Türkistan’da etkili olmuştur. Daha sonra Horasan, İran ve Azerbaycan’da yaşayan Türkler arasında yayılan Yesevi Tarikatı, 13. Yüzyıldan başlayarak göçlerle Anadolu’ya, oradan da Balkanlara ulaşmıştır.
Yesevi öğretisinin bu denli etkili olmasının temel nedenlerinden biri, Ahmet Yesevi’nin düşüncelerini anlatmak için, o dönemde gelenek olduğu üzere Arapça ve Farsça’yı değil, Türkçe’yi seçmesidir. Hece vezniyle yazdığı şiirlerle öğretisinin hızla yayılmasını ve kuşaktan kuşağa kolayca aktarılmasını bu yolla sağlayan Yesevi’nin “Hikmet” olarak adlandırılan ve yüzyıllarca sözlü olarak yaşatılan şiirleri, 15. Yüzyılda yazıya geçirilerek “Divan-ı Hikmet” adı altında toplanmış ve kutsal bir kitap olarak elden ele dolaşmıştır.
Ahmet Yesevi, öğretisini “Dört Kapı” olarak bilinen şu ilkeler üzerine kurmuştur: Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat.
Dört Kapı ilkesi Hacı Bektaş Veli’nin öğretisine de temel oluşturur. Hacı Bektaş Veli her bir kapıya onar makam ekler ve “Dört Kapı Kırk Makam“ olarak adlandırılan ilkeler bütününü ortaya koyar.
Hoca Ahmet Yesevi’nin vefat tarihi 1156 ‘dır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.