Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

ALLAH'A İNANDIM DE VE MÜSTAKÎM OL

Mevlid Kandili yaklaştı. 12 Rebi'ül-Evvel 1438 (11 Aralık 2016 Pazar ) Efendimiz’in (sas) dünyaya teşriflerinin seneyi devriyesi. Onu salât ü selâmlarla anıyoruz. "Allàhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed…"

Allah Rasulü’nün(sas) bir vasfı da El-Müstakim idi. Sırât-ı Müstakîm… Kur'an-ı Kerim'de birçok âyette geçen bu ifade, yol anlamındaki sırat'la; doğru, sapmaz, şaşırtmaz anlamındaki müstakîm kelimesinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Kur'an'ın, hedefe götürücü ve erdirici yol olarak gördüğü yol, sırat'tır.

Müstakim kelimesi Kur'an'da 37 ayrı yerde geçmektedir. Bunların ilki Fatiha suresindeki “Bizi doğru yola (İslâm’a) ilet (İslâm ile yaşat)” ayetidir.

Bu ayetteki "sırat-ı müstakîm" doğru yol şeklinde tercüme edilir. Hiç bir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru yol veya cadde demektir. Fakat bu cadde, bu yol, manevî bir yoldur. Yüce Allah'ın ortaya koyduğu, batıl olmayan, izleyenleri hayra götüren hak yoldur.

"Sırat-ı müstakîm", müfessirler tarafından Allah yolu, hak yol, Allah'ın kitâbı (Kur'an-ı Kerim), imân, imâna tabi olanların yolu, İslâm, İslâm şeriatı, Peygamberimiz (s.a.s)'in sünnetleri, O'nun ve ashâbının yolu, Ehl-i Sünnet vel Cemâat'ın yolu, Cennet yolu, kısacası İslâm ümmetinin yolu olarak da tarif edilmiştir (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1971, 1, 123 vd).

Bu ayetteki istikamet; marifet gibi Allah'ın verdiği bir hidayet ve rahmettir. Allah'a ihlâs ve samimiyetle inanmanın ürünüdür. Mü'minlerin Allah'tan en çok istedikleri nimetlerden biri bu yoldur. Ondan sonra gelen ayette, sırât-ı müstakîm'in ilâhî bir nimet, mutluluk ve saadet olduğu, Allah'ın gazabına uğrayan ve sapık olanların yolu olmadığı anlatılmaktadır. (Muhammed Ali es-Sâbûnî, Revâi'l-Beyân Tefsir'u Ayâti'l-Ahkâm Mine'l-Kur'ân, Dımaşk I977, I, 35, 36).

Sıratı Müstakîm, insan ruhunu Allah'a ulaştıran yolun adıdır.

Düz, doğru ve hatasız olan; namuslu, ahlâklı ve doğruluk üzere bulunan kimse manalarına da gelir.

Yüce kitabımız, hayat kılavuzumuz Kuran-ı Kerim’de bazı ayeti kerimelerde doğru yol şu şekilde geçmektedir.

"Şüphe yok ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” (Ali İmrân, 3/51).

Bu ayetteki ifade, hem Hz. Muhammed (s.a.s)'in ve hem diğer peygamberlerin ortak ifadesidir. Bütün peygamberler insanları Allah'a kullukta bulunmaya davet etmişlerdir. Bu durumun sırât-ı müstakîm olduğu, burada vurgulanmaktadır.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) de bir hadiste, bu ayetin açıklaması mahiyetinde şöyle buyurmuştur: "Allah'a inandım (imân ettim) de ve müstakîm (istikamet sahibi, doğru) ol!.. " (Müslim, İmân, 67; Ahmed b. Hanbel, III 413, IV, 385).

“Kim (küfürden sakınıp) Allah’(ın dîni İslâm’)a sımsıkı sarılırsa muhakkak o doğru bir yola iletilmiş olur.” (Ali İmrân, 3/101).

Hz. Peygamber (s.a.v) de Allah’ın sınırlarını koruyan kimsenin, Allah’ın gösterdiği istikamette yaşayanın sırat-ı müstakim üzerinde olduğunu, bu yolu benimseyen kimsenin Allah’ın gösterdiği yoldan sapmayacağını şu hadis-i şerif ile gözler önüne sermektedir:

“Allah doğru yola dair bir misal verdi. Yolun iki kenarında iki duvar bu duvarların açık kapıları ve bu kapılar üzerinde örtüler vardır. Bir çağrıcı yolun başında ve bir çağrıcı da onun üstünde şöyle çağırırlar: Allah selamet evine davet ve dileyeni doğru yola hidayet eder. Yolun iki kenarı üzerindeki kapılar Allah’ın hudududur. Bir kimse örtüyü açmadan Allah’ın yasaklarına düşmez. Onun üstünden çağıran kişi, Rabbinin vaızıdır.(vicdandır).’’ (Tirmizi, Kitab’ul-Emsal, 1)

Tevhid inancı, sırat-ı müstakimdir, dosdoğru yoldur. Bu yolda sadece bir olan Allah'a itaat, teslimiyet ve kulluk vardır. Bu yolda şirk, küfür, nifak, ikiyüzlülük değil; özüyle sözüyle bir olmak, olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olmak vardır. Bu yolda ahlak, erdem ve samimiyet vardır. Bu yolda eğrilik değil, doğruluk; ihanet değil, sadakat vardır. Bu yolda sapkınlık, azgınlık, haddi aşma ve zalimlik değil; istikamet, adalet ve hakka tabi olmak vardır. Bu mübarek yolun son davetçisi Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.s.) olmuştur. Yüce Allah, din-i mübin-i İslam'ı Kerim Kitabımızla ve Peygamber Efendimizle kemale erdirmiştir. O gün bugündür insanlığı bu bereketli yola çağıran hakiki ilim ve irfan ehli nice bahtiyar kimseler olmuştur.

İşte O bahtiyarlardan biri olan Mehmed Zâhid Kotku Hocaefendi, bir sohbetinde “Cenâb-ı Hak on haslet verdiyse, o adam dünya va ahiretin bütün afetlerinden halâs olur. Mukarrabîn denilen büyükler, evliyalar var ya, o evliyaların derecesine erişir. Bir de müttakîler var, onların derecesine de erişir”diyerek o hasletlerden birini şöyle açıklamaktadır:

“Sadakatten hiç bir zaman ayrılma! Bütün şeyin sadâkat olsun, doğruluktan kat'iyyen ayrılma!.. Bununla beraber kanaat edecek bir kalbe sahip ol! Dosdoğru ol! kelimesinin Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’i ihtiyarlattığı bilinmektedir. Zira insan, bazı noktalarda başarılı olsa dahi çoğu zaman zayıf bir yaratıktır. Dosdoğru yol her şeyi kapsamaktadır. Yani hareketlerinizde ve duruşunuzda doğru yolda olmaya riayet ediniz. İşte o zaman tam ve kâmil bir mü’min olursunuz.”

Allah’ım! Sen bizlere hidayet ve tevfîkini ihsan eyle ve bizi doğru yoldan ve Hak yolundan zerre miktarı ayırma! Bizleri nefsin eline bırakma ve kendinden başkasına da terk etme!

Bu köşenin içeriği SON PEYGAMBER PLATFORMU’ nun katkılarıyla, KUR’AN’IN ANLAMIYLA BULUŞMAK PLATFORMU tarafından hazırlanmıştır. Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali’nden alınmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.