Yörük Selim Mahallesi Adını Nereden Almıştır?

Yayınlanma:
Yörük Selim Mahallesi Adını Nereden Almıştır?
Editör

Kahramanmaraş’ın Onikişubat İlçesine bağlı olan Yörük Selim Mahallesi hakkında merak edilenler

Belediye Meclisi’nin 08.03.200 tarih ve 2/11 nolu kararı ile mevcut sınırının korunmasına karar verildi.

Maraş’ın eski mahallelerindendir. Şehrin kuzeyinde Akdere’nin doğu ve batı istikametinde kurulmuştur. Yavuz Sultan Selim’in 1514’deki İran Seferi sonrasında Doğu Bayazıt’tan getirdiği Bayazıtlı ailesi bu bölgeye yerleşmiştir. Bayazıt ailesinin reisi olan İskender Bey’e çavuşbaşılık ünvanı verilmiş olduğundan mahalleye de Çavuşlu Mahallesi denmiştir.

Bayazıtlı ailesinin yüzyıllar boyu ikamet ettiği bu mahalle bir bakıma şehrin ikinci bir idare merkezi olmuştur. Cumhuriyet döneminde ise mahallenin ismi değiştirilerek Yörük Selim Mahallesi olmuştur.

Mevcut haliyle kuzeyi ormanlık alan olup, doğusunda Gazipaşa Mahallesi, güneyinde Fevzipaşa Mahallesi ve Şehit Evliya Mahallesi, batısında Mağralı Mahallesi yer almaktadır. Bayazıtlı Cami, Hacı Veli Cami, Hatice Hatun Cami, Jandarma Merkez Komutanlığı, Devlet Hastanesi, Tıp Fakültesi Hastanesi, İl Sağlık Müdürlüğü, Kardiyoloji Merkezi sınırları içerisinde yer alır.

Mahalleye ismi verilen Yörük Selim, milli mücadele kahramanlarımızdandır. 1882’de İnebolu’da doğdu. Babası Yörük Mustafa Efendi, annesi Nefise Hatun’dur. Aile Yörüktür. Harp okulunu başarı ile bitirerek Balkan savaşlarına katılır. Balkan savaşlarında görev yapan diğer subaylar gibi Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’nın güvenini kazanır. I. Dünya Savaşı’nda birçok cephede görev yapar. Yüzbaşı Asaf (Kılıç Ali) ve Yüzbaşı Osman (Tufan) ile içtikleri su ayrı gitmez.

İstanbul’da İstanbul doğumlu olan Zehra Hikmet Hanımefendi ile evlenen Yüzbaşı Salim’in 1915’de Nimet, 1918’de Emine Melahat, 1919’da Hatice Zafer adlarında üç kız çocuğu dünyaya gelir.

I. Dünya Savaşı’nın ardından yenik sayılan Osmanlı işgal altındadır. Enver Paşa ve kardeşi Nuri Paşa Orta Asya’ya geçmiş, kurtuluş meşalesini oradan yakmak için çaba göstermektedirler. Aynı tarihlerde İstanbul’da bir araya gelen 3 arkadaş da arayış içerisindedirler. Bu arada Orta Asya’da bulunan Nuri Paşa’dan bir davet alırlar. Bu davet vatan içindir. Salim, Asaf ve Osman hiç düşünmeden bu daveti kabullenmişlerdir. Bir an önce yola çıkmak gerekir. Ama yola çıkmak için de para lazımdır. Her Üçü de cepheden yeni gelmiştir. Osmanlı’da askerlerine maaş ödeyecek güç kalmamıştır. İttihat Terakki’nin eski muhasibi Celal (Bayar) ‘ ın yanına gidip durumu anlatırlar. Zaman boş duracak, bekleyecek zaman değildir. Bir şeyler yapmak gerekmektedir. Orta Asya’da, Turan’da Enver ve Nuri Paşaların yakacağı meşale Anadolu’yu da aydınlatabilir. Bu düşüncede olan iç arkadaşın azmine şahit olan Celal (Bayar) onlara şu öneride bulunur.

“Size para veririm, Orta Asya’ya da gidersiniz. Ama döndüğünüzde Anadolu’yu bıraktığınız gibi bulamayabilirsiniz. Onun için siz en iyisi Anadolu’ya, Mustafa Kemal’in yanına gidin. Talat Paşa’nın emridir”

Üç arkadaşın kafasına yatar bu fikir. Mustafa Kemal Paşayı da Balkanlar’dan tanımaktadırlar zaten. Anadolu’da başlatılacak bir hareket daha kısa sürede sonuca ulaşabilir.

Bu düşüncelerle çıkılı yola. Sivas Kongresi’nin arefesinde Mustafa Kemal Paşa’ya ulaşılır ve bağlılıklarını belirterek hizmet beklediklerini belirtirler.

Sivas’ta yakın çevresi ile Kongre hazırlıklarını yürütmekte olan Mustafa Kemal Paşa bu üç genç subaydan önceleri şüphelenir. Enver Paşa’nın casusu olabileceklerini düşünür. Sonrasında ise onlara güven duyarak samimiyetlerine inanır.

Bu arada Maraş’ta, İngilizler gitmiş, Fransızlar gelmiştir. Gelişlerinin daha ertesi günü olaylar da başlamış, Bayrak olayı ile gerilim had safhaya yükselmiştir. Teşkilatlanma çalışmalarını yürüten Maraşlı Sivas’ta faaliyet yürüten Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’un ve Padişahın temsilcisi gördüğünden Sivas’tan yardım isteme kararına varmış ve Mustafa Kemal ile bağlantı kurulmuştur. Mustafa Kemal Paşa bu çağrıya karşılık olarak üç arkadaşı karşısına alır ve şöyle der:

“Adana yöresi, Maraş, Antep ve Urfa Ermeni militanları ile karışık Fransız askeri tarafından işgal edilmiştir. Müslüman kardeşlere yapılan zulüm ve tecavüzler sınırı aşmıştır. Gayretli kardeşlerimizden bazılarını başka bölgelere gönderdim. Sizi de Maraş, Antep ve yörelerine göndermeye karar verdim. Derhal hareket ederek günün gerektirdiği biçimde milli teşkilat ve faydalı girişimlere başlyınız. Haydin Allah sizi başarılı ve yüzünüzü ak eylesin,”

Üç arkadaştan Yüzbaşı Osman (Tufan), Yüzbaşı Doğan ile birlikte Develi ve Andırın tarafında doğru yola çıkarken Yüzbaşı Yörük Selim ve Asaf (Kılıç Ali) yanlarına iki süvari eri alarak Elbistan’a doğru yola çıkarlar. Elbistan’da Nakipzade Mahmut Ağa’nın evine misafir olurlar. Orada kurulan teşkilata kuvvet vermeye, askerlik şubesinde bulunan silahları köylülere dağıttırmaya başlarlar. Verilen silah her ne kadar istenilen evsaf ve sayıda değilse de; “İlçeye Kuvay-i Milliye komutanı geldi, vatan ve milleti savunma için silah ve cephane dağıttırıyor” sözleri halk arasında yayıldıkça morali de yükselir.

Elbistan’da gerekli teşkilatlanma çalışmaları tamamlandıktan sonra Yüzbaşı Yörük Selim (Selim) Bey Göksun tarafına hareket ederken Yüzbaşı Asaf (Kılıç Ali) de Pazarcık yoluna düşmüştür. Yüzbaşı Selim Göksun ve bölgesinde Çerkezlerle, Yüzbaşı Asaf (Kılıç Ali) ise Pazarcık bölgesinde aşiretleri (Kürt ve Alevi) Milli Mücadeleye ikna çalışmalarını yürütürler. Çünkü Osmanlı’nın bu farklı unsurları üzerinde düşmanın da yoğun bir çalışması vardır. Çerkez, Kürt ve Alevileri Türk’e düşman etme çalışmaları derinden derine yürütülmektedir. Maraş’ta belediye başkanı dahil şehrin ileri gelenlerinin tutuklandığı gün (21 Ocak 1920) havaya üç el ateş edilerek başlatılır sokak muharabeleri. Düşman hazırlıklıdır. En muhkem kiliseleri ve Ermeni evlerini karagah olarak seçmişlerdir kendilerine. Mal mülk, ev bark yoktur gözlerinde. Bir an dahi düşünmeden evini ateşe vermekten çekinmez bitişikteki düşman karargahını da yakabilmek için…

Düşmanla çatışmanın başlatıldığını haber alan Yüzbaşı Asaf (Kılıç Ali) Pazarcık bölgesindeki aşiretlerden topladığı çetelerle yola çıkarken Yüzbaşı Salim (Yörük Selim) de Göksun’dan çıkar yola beraberinde 70-80 civarında Çerkez süvarisi ile. Kışın zor şartlarında, uzun bir yolculuktan sonra 6 şubat günü ulaşır Cancık Mağarasına, Tesadüf o ya, emrinde 2 batarya top ve 2 tabur piyade ile İskenderun’dan yola çıkan Albay Normand o gün çevreyi yakıp yıkarak Eloğlu (Türkoğlu) civarına ulaşmıştır. Bu yardım kuvvetleri şehre girdiğinde şehirde tek bir Türk’ün dahi bırakılmayacağı düşüncesi hakimdir. Ne pahasına olursa olsun bu yardımcı kuvvetlerin durdurulması gerekir. Yüzbaşı Yörük Selim ‘in 70-80 kişilik süvari birliği durdurur düşmanı. Düşman şehre girer ama muzaffer bir şekilde değil, tam tersi yaralı ve bitik bir halde.

Yörük Selim bu ilk çatışmanın ardından beraberindekilerle birlikte hangi cephe yardıma muhtaç koşar oraya. Düşmanın 11 Şubat akşamı sessizce kaçışının ardından Kılıç Ali ve Arslan Beyle bir araya gelerek şehirde düzeni sağlama çalışmalarına başlar. 21 Ocak – 11 Şubat tarihleri arasında devam eden harp şehri harabeye çevirmiştir. Şehidi, yaralısı olmayan ev yok gibidir. Yaraların sarılması zamanla olacaktır.

Maraşlı daha yaralarını saramadan çevre illerin de yardımına koşmak durumunda kalır. Acıyı acı ile bastırır Maraşlı. Antep, Osmaniye, Suriye içlerine kadar döker kanını toprağa. Yörük Selim Bey de Kılıç Ali ile birlikte Antep Cephesi’nde verir mücadelesini. Günlerden bir gün Yüzbaşı Yörük Selim Antep’ten yaralı olarak getirilir Maraş’a. Alman Hastanesi’nde tedavi edilirse de kurtarılamaz ve şehadet şerbetini içer.

Vefat tarihi nüfus kayıtlarına 12 Ağustos 1920 olarak geçen Yörük Selim cephe arkadaşları ile birlikte Şeyhadil Mezarlığı’ndaki şehitlikte yatmaktadır.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.