Hüseyin Yılmaz
Sahih-i Buhari’den Seçmelerim
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, hayatın her anında vardı. Dolu dolu, aktif bir şekilde hayata ve yaşama anlam katıyordu. Bunu sözleriyle, davranışlarıyla, yaşantısıyla tüm müminlere gösteriyordu.
Sahih-i Buhari okumalarımdan dikkatimi çeken, o anda gönlüme sıcaklık yayan hadis-i şerifleri sizlerle paylaşmaya devam etmek istiyorum.
Rabbim, okuduklarımızı anlamaya; anladıklarımızı yaşamaya; yaşadıklarımızı çevremize anlatmaya bizleri memur kılsın.
Hayat geçip gidiyorken, anlamlandırabilme gayesinde olabilmeyi bize ve sevdiklerimize nasip eylesin.
Bağ kurmak, dokunmak, gönle girmek; herhâlde 2025 dünyasında ertelediğimiz kavramların en başında geliyor. Var mısınız? Bugünden itibaren çevremize sadece bilgi ve söylem aktarmaya değil, onlarla bağ kurmaya, sıcacık anılar biriktirmeye ve hayatlarını anlamlandırmaya?
⸻
Peygamber Efendimizin şu duasını israil’e, amerika’ya, çin’e, rusya’ya uyarlayarak bizler de “Âmin” diyelim:
263 - Ebû Hureyre (radıyallahu anh)’den rivayet edilmiştir:
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazretleri, “Semiallahu limen hamideh, Rabbena ve lekel hamd” dedikten sonra, kunût duası olarak şöyle derdi:
“Allah’ım! (Mekke’de Kureyş kâfirleri elinde esir kalan) Velid oğlu Velid’i (Halid bin Velid’in kardeşini), Hişam oğlu Seleme’yi, Rabîa oğlu Ayyaş’ı ve müşriklerin idaresi altında kalan çaresiz müminleri kurtar.
Allah’ım! Mudar kabilesine baskını ağırlaştır ve onları Yusuf’un kıtlık yılları gibi yıllara uğrat.
Allah’ım! Gıfâr kabilesine mağfiret, Eslem kabilesine selamet ver.”(Buhari, 804)
Mütercim açıklaması:
Peygamber (s.a.v.)’in bu duası Allah katında kabul edildi. Adı geçen ashab esaretten kurtuldu. Kureyş kâfirlerine ve Mudar kabilesine kıtlık ve darlık geldi. Sonunda Mekke fethedilerek bütün müminler kurtuldu. Mudar kabilesi de iman ederek nurlandı, hayat buldu.
⸻
Peygamberlerin o günkü sözleri de hep, “Allah’ım selamete çıkar, selamet ver” demekten ibarettir.
Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh), “Ey Allah’ın Resûlü! Namazın sonunda edilecek bir dua bana öğret” deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“De ki: Allah’ım! Ben nefsime çok zulmettim. Günahları da ancak sen bağışlarsın. Lütfunla beni bağışla ve beni esirge. Şüphesiz sen çok bağışlayan, çok esirgeyensin.”
“İbadete layık olan ancak yüce Allah’tır. Ortağı yoktur. Mülk onundur. Hamd ona mahsustur. O her şeye kadirdir.
Allah’ım! Senin verdiğini kimse engelleyemez, senin engellediğini kimse veremez.
Cuma namazına kuşluk vaktinde erkence gitmek cemaat için faziletlidir.
“Allah’ım! Yusuf’un yedi kıtlık yılı gibi yedi yıl ver bu müşriklere. Belki açlık onları terbiye eder.”
İbn Ömer (radıyallahu anh)’den rivayet edilmiştir:
“Gaybın anahtarları beştir; bu beş şeyi ancak Allah bilir:
Yarın olacak şeyi kimse bilemez.
Anaların rahimlerinde olacak şeyi kimse bilemez.
Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.
Hiç kimse nerede öleceğini bilemez.
Kimse yağmurun ne zaman geleceğini bilemez.”
“Vallahi, benim bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok ağlardınız.”
“Güneş ve ay tutulması zamanlarında namaz kıl, dua et, tekbir getir, sadaka ver.”
“Allah’ım! Yalnız sana teslim oldum, yalnız sana iman ettim, yalnız sana bel bağladım, yalnız sana yöneldim, yalnız sana davamı açtım, yalnız senin hükmüne müracaat ettim.
Takdir ettiklerimi, tehir ettiklerimi, gizli yaptıklarımı, açık ettiklerimi bana bağışla.
Öne alan sensin, geri bırakan sensin.
İlâh yalnız sensin. Senden başka ilâh yoktur. Kuvvet ve kudret yalnız Allah iledir.”
“Abdullah ne iyi bir insan… Keşke geceleri de namaz kılabilseydi.”
“Her kim gece uykusundan uyanarak:
‘Allah’tan başka ilâh yoktur, birdir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’nadır, O her şeye kadirdir.
Allah’a hamdolsun. Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilâh yoktur. Allah en yücedir. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah iledir.’ derse; sonra da ‘Allah’ım, beni bağışla’ diye dua ederse, duası kabul olunur.
Ve eğer kalkıp abdest alır, namaz kılarsa, namazı da makbul olur.”
“Evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir.”
(Ravza-i Mutahhara)
Peygamber (s.a.v.)’in kızı Zeynep, hasta olan çocuğunun ölmek üzere bulunduğunu babasına haber vererek ziyarete gelmelerini istedi. Hazreti Peygamber (s.a.v.) selamla birlikte şu haberi gönderdi:
“Verdiği de aldığı da Allah’ındır. Her varlığın Allah katında belirli bir süresi vardır. Sabretsin ve Allah’tan mükâfat beklesin.”
“Vallahi benden sonra şirke düşeceğinizden endişe etmiyorum. Fakat dünya için birbirinize rekabet etmenizden korkuyorum.”
387 - Hazreti Ali (radıyallahu anh)’den rivayet edilmiştir:
“Sizden her birinizin ve yaratılan her nefsin cennet veya cehennemdeki yeri belirlenmiştir. Bedbaht mı olacak, mutlu mu olacak, takdir edilmiştir.”
Ashabdan biri şöyle dedi:
“Ya Resûlallah! Mademki mutluluk ve bedbahtlık takdir edilmiştir, o hâlde kadere teslim olmaktan başka çaremiz yok. Çalışma neye yarar? Çünkü nasıl olsa iyiler cennete, kötüler de cehenneme gidecektir.”
Peygamber Efendimiz buyurdu:
“Mutluluk ehlinden olanlara, mutluluk ehlinin ameli nasip ve müyesser olur. Bedbaht olanlara da bedbahtların ameli nasip olur.”
Yani kul, yine de kulluk görevini yerine getirmelidir. Sakın ibadet ve amellerinizden geri durmayınız.
Sonra şu ayet-i kerimeyi okudu:
“Kim (Allah için) verir ve Allah’tan korkarsa, o en güzel kelimeyi (Lâ ilâhe illallah sözünü) tasdik ederse, biz onu en kolay yola hazırlarız.
Fakat kim cimrilik eder, (Allah’a) ihtiyaç duymaz ve en güzel kelimeyi inkâr ederse, onu en şiddetli yola hazırlarız.”(Leyl Sûresi, 5–10)
Yani kendi iradesini imana ve hayra sarf eden kimseye cennet verilir; şirk ve günaha yönelene ise cehennem hazırlanır.(Buhari, 1362)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.