Ortak aklın ortaya koyduğu bir belgedir

MARAŞTAN Gazetesi ve DİRİLİŞ HABER Gazetesi Genel Koordinatörü Ali Erkan Kiraz’ın, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile yaptığı röportajda, yargı reformunu ve hakkında konuşulan siyasete girecek mi? sorularını sordu.

Yayınlanma:
Güncelleme: 21 Kasım 2019 13:38
Ortak aklın ortaya koyduğu bir belgedir

ÖZEL RÖPORTAJ

Feyzioğlu, açıklamalarında “Destek veriyoruz çünkü Yargı Reformu Strateji Belgesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak aklının ortaya konulduğu bir belgedir” vurgusunu yaptı.

YARGI REFORMU TÜRKİYE İÇİN GEREKLİ MİYDİ?

Hiç kuşku yok ki Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinin güçlendirilmesi ve daha güvenilir hale getirilmesi için Yargı Reformu gereklidir. Ülkemizdeki işsizliği azaltabilmek için fabrikalar açılmalı, yatırım yapılmalıdır. Yabancı yatırımcıların ülkemizde faaliyetlerine başlayabilmesi için aradıkları hukuk devleti ilkesi Yargı Reformu ile güçlendirilebilir.

Türkiye’nin FETÖ tecrübesinden ders alıp yoluna devam etmesi için yargısını en güvenilir hale getirmesi ve hukuk devletini güçlendirmesi gerekmektedir. Yargı Reformu, bir daha Türkiye'nin 15 Temmuz’a giden süreci yaşamamasını amaçlamaktadır. Hukuk devletini güçlendirmek ve daha da güvenilir hale getirmek hukukçuların işidir. Türkiye Barolar Birliği bu nedenle Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin başlangıcından itibaren her tür mevzuat değişikliğinin gerçekleştirilmesi aşamasında işin içinde olmuştur. Sayın Adalet Bakanı, 'Sorunlarınız ne?' demiş ve bütün bürokrasisiyle dinlemiştir. Barolar, baro başkanları, dekanlar, başsavcılar, ilgili herkes işin içine katılmış ve tüm başlıkları birlikte hazırlamıştır. Destek veriyoruz çünkü Yargı Reformu Strateji Belgesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak aklının ortaya konulduğu bir belgedir.

REFORMUN ÜLKEYE KATTIĞI DEĞER NEDİR? ULUSLARARASI ARENADA TÜRKİYE’NİN YARGI REFORMU NASIL KARŞILANDI YA DA NASIL KARŞILANMALI?

Son 25 yılda bu kadar çoğulcu katılımcı bir anlayışla hiçbir reform belgesi hazırlanmadı. Daha süreç başlarken, yazılma aşamasında, hukuk sistemimizin o arzu ettiğimiz çoğulcu katılımcı demokrasiyi oluşturma hedefine katkıda bulunarak başladı.

İçeriğine baktığımızda ise; hukuk fakültelerine ilişkin sorunumuzun çözümü için ortak aklı oluşturduk. Hukuk alanındaki mesleklere girişte bir ortak sınav yapalım dedik. Neyi çözecek bu? Hukuk fakültelerinin eğitim-öğretim kalitesini arttıracak. Sonuçta kim kazanacak? Kürsüdeki hâkimin, kürsüdeki savcının, kürsüdeki avukatın hep birlikte yargıladığı vatandaş kazanacak. Yani bu vatandaş için bir reform. Hiç kimse bunu avukat için, hâkim için, savcı için sanmasın. Vatandaşın kaliteli adalet hizmetine erişimi için reform yapıyoruz.  Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ’nün ele geçirdiği yargıdan 4 bin hakim ayıklandı. 4 bin gidince bir boşluk oluştu. Bu arada istinaf mahkemeleri yürürlüğe girdi. İlk derecedeki çok kıdemli hakimlerimizi mecburen istinafa yükselttik. Boşluklar henüz stajlarını tamamlamamış olan çok genç hakimlerle dolduruldu. Bugün ilk derece mahkemelerinde görev yapan hakimlerimizin ortalama kıdemi 2,5 yıl. Saygımız sonsuz ancak hayat tecrübesi eksik. Tecrübe kazanması için çok güzel bir müessese getiriyoruz: Hakim-savcı yardımcılığı. Bu da yine vatandaş için.

Yargı Reformunun ilk paketinde yer alan düzenlemeler, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda hukuk alanında izleyeceği vizyon açısından Avrupa Birliği’ne ve Avrupa ülkelerine bir mesaj niteliğinde olmuştur. Avrupa ve ABD toplumunun üzerinde yaratılmak istenen algı Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan çıktığı, bir diktatörlüğe dönüştüğü algısıdır. Bir diktatörlüğe dönüşmüş ülke yargı reformu yapmak için çırpınır mı? Diktatörlüğe dönüşmüş bir ülke tüm katmanlarını işin içine katarak, barolarını, sivil toplum örgütlerini, üniversitelerini işin içine katarak ‘yargımı nasıl güvenilir hale getiririm’ der mi? Demek ki bu algıyı kıracak elimizde muazzam güçlü bir anahtar var. Bu da Yargı Reformu.

barolar-birligi-baskani-feyzioglundan-marastana-ozel-aciklamalar1.jpg

KAHRAMANMARAŞ'IN METİN FEYZİOĞLU’NDAKİ KARŞILIĞI NEDİR?

Millî Mücadele ruhunu kalbimizde hissettiğimiz yerdir Kahramanmaraş. Kurtuluşunun 99. yıl dönümü kutlamalarına katıldık bu sene. Bir şehir ancak bu kadar içten kutlayabilirdi kurtuluşunu. Halay çekiyordu birbirini hiç tanımayan ama aynı milletin ferdi, aynı tarihin mirasçısı olmakla gurur duyan Kahramanmaraşlılar. Bu bana çok gurur verdi.

HALK ARASINDA YARGIYA GÜVEN KONUSUNDA OLUMSUZ BİR ALGI VAR KONUYLA İLGİLİ NELER SÖYLERSİNİZ?

82 milyon vatandaşımızın kucaklaşacağı zemin, güven veren ve erişilebilir yargıdır. Milli birlik ve beraberlik, sadece ve sadece güvenilir bir yargı varsa mümkün olabilir.

Her vatandaşımızın kendini Türk Milleti’nin asli ferdi olarak bilmesi, hissetmesi ve bu hissi evlatlarına geçirmesi, güvenilir bir adalet hizmetiyle mümkün olacaktır. Bir anne ve baba, ülkesinin yargısına güven duyarsa, evlatlarının geleceğine güven duyar. Bu güven duygusu, millet olma bilincinin en etkili unsurudur.  Yerli ve yabancı yatırımcıların da Türkiye’ye gönül rahatlığıyla yatırım yapmalarını sağlayacak en etkili teşvik, güven veren bir adalet sistemini kurmamız olacaktır. Böyle bir adalet sistemi, daha çok fabrika, daha çok turizm yatırımı, daha çok iş ve istihdam, daha bol refah ve refahın adil dağılımı demektir.

Türkiye’ye yönelik çeşitli algı operasyonlarının yürütüldüğü ve bunların hedefi malumumuzdur. Yabancı kamuoylarının ülkemize karşı olumsuz etkilenmesini önleyecek en etkili çare, hukuk devletinin taşıyıcı kurumlarını güçlendirmektir.  Yargı Reformu Strateji Belgesi bu sebeple de önemlidir. Hayata geçirilmelidir. Eksiklikleri de süreç içerisinde giderilmelidir.

BAZI BARO BAŞKANLARININ SİZE GÖSTERMİŞ OLDUĞU BİR TEPKİ VAR. BU TEPKİLERDE HAKLI VEYA HAKSIZ OLDUKLARIYLA İLGİLİ NELER SÖYLERSİNİZ?

Eleştiri bir haktır, saygı duymak lazımdır. Biz eleştirilerden çekinmiyoruz. Tam aksine öğreniyoruz. Dileğimiz eleştirilerin yıkıcı değil yapıcı olması. İçinde çözüm önerisi içermeyen eleştiriler takdir edersiniz ki yeteri kadar fayda sağlamıyor. Bazı barolarımızın yönetim kurullarıyla farklı düşündüğümüz ortada. Biz meslektaşlarımızın ve vatandaşlarımızın on yıllardır birikmiş olan yargıya ilişkin sorunlarını çözmek için uğraşıyoruz. Aslında o baro başkanlarımız da sürecin her aşamasında yer aldılar. Sanıyorum bugünkü eleştirileri daha ziyade mensup oldukları siyasi partilerin ideolojileriyle şekillenmiş durumda. Biz ise, onlara saygı duymakla birlikte, yaptığımız işe siyasi parti ideolojisi karıştırmayı doğru bulmuyoruz. Türkiye Barolar Birliği neyi eksik yaptı, neyi yanlış yaptı, ne talep edildi de yerine getirilmedi diye sorduğumuzda somut hiçbir cümle kuramıyorlar. “Yargı Reformu açıklanırken Külliye’ye gittin” diyorlar. Nerede açıklanacaktı diye soruyorum, cevap yok. “Adli yıl açılışında Külliye’ye gittin” diyorlar. Ev sahibi Yargıtay, biz davetliyiz, kaldı ki hepinizin ve önceki başkanların son 20 yıldır meslektaşlarımıza seçimler sırasında vadettiğimiz düzenlemelerin neredeyse hepsi daha ilk pakette çıktı. Gitmeseydim çıkar mıydı diye soruyorum, ama yine de gitmeseydin diyorlar.

Türkiye Barolar Birliği fabrika gibi çalışıyor. Haftada 3 bin, bazen 4 bin meslektaşımıza meslek içi eğitim veriyoruz. Bir yılda on binlerce meslektaşımızın devasa boyutlarda hastane faturalarını ödüyoruz. Anadolu’nun her yerine hizmet götürüyoruz. Her baromuza sosyal idari tesis diye yola çıktık. Sadece birkaç baromuz kaldı. Onları da tamamlayacağız inşallah. Hangi baro başkanımızın idari göreviyle ilgili bulunduğu şehirde sorun çıksa bize ulaştığında bir telefonla çözüyoruz. Sadece bunlar değil. Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli menfaatlerini dünyada en etkili şekilde savunuyor. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda bugüne kadar düzenlenmiş en büyük uluslararası konferansı gerçekleştirdik. Bunun raporunu da bizzat Sayın Cumhurbaşkanına ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına sundum. Sorularını cevapladım. Güney sınırımızda yaratılmak istenen terör koridoruna karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımıza dayanarak kendi görev tanımımız içinde en etkili mücadeleyi veriyoruz. Toplumun kutuplaşmaması, milli meselelerde birlik olması için üstümüze düşeni yapıyoruz. O zaman sorun nerede diye samimiyetle sorduğumda bulabildiğim tek cevap şu: Bizim önceliğimiz meslektaşlarımıza ve vatandaşlarımıza hizmet etmek. Bizi kanunda olmadığı halde seçimli bir olağanüstü genel kurula götürmek isteyen baro yönetimlerinin önceliği ise bazı siyasi ideolojiler. Biz sorunlara çözüm üretiyoruz. Bazıları da her çözüme bir sorun yaratıyor.

ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE HERHANGİ BİR PARTİ İLE SİYASET YAPMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Hiçbir siyasi partide hiçbir göreve talip değilim, hiç olmadım ve olmayacağım. Şu anda bir siyasi partiye mensubiyet yerine doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hizmet etme imkânım var.

TAKİP ETTİĞİMİZ KADARIYLA FIRSAT BULDUKÇA TOPLUMUN HER KESİMİNİN İÇİNE GİRİYOR; YAŞLI, ÇOCUK AYRIMI YAPMIYOR, ONLARLA SOHBET EDİYOR, KUCAKLAŞIYORSUNUZ. BU YAKLAŞIMLARINIZIN SEBEBİ NEDİR?

Benim dünya görüşümün merkezinde insan var. Halkla iç içe, halka dokunan, halktan beslenen, halk için proje yapan, üreten biri olmak beni mutlu ediyor. O nedenle toplumun her kesimiyle bir araya geliyor, sohbet ediyor, kucaklaşıyorum. Bir tek hedefim var; insana hizmet etmek. Bundan müthiş bir haz duyuyorum. 

ÖZELLİKLE SON ZAMANLARDA SURİYE’DE YAPILAN OPERASYONLAR NETİCESİNDE ABD VE RUSYA İLE YAPILAN ANTLAŞMALARI NASIL YORUMLARSINIZ?

Ben atılan tivitlere, yazılan mektuplara değil sonuca bakıyorum. Yapılan anlaşmada PKK terör örgütünün yaklaşık 30 kilometre çekilmesi kabul edildi. İkincisi, bu gerçekleşirken Türkiye’den çekilmesi istenmedi. Yani Türkiye’ye, “Sen 30 km içeri girdin şimdi geri çık, sonra da biz PKK’yı dışarı çıkaracağız” diye bir çocuk oyunu oynanmaya kalkışılmadı. Türkiye buna izin vermedi. PKK geri çekilirken biz güvenliği sağladığımız bölgede beklemeye devam edeceğiz. PKK çekildikten sonra bizim taahhüdümüz geri çekilmek değil ilerlememek.  O zaman şu soruyu sormak lazım: Türkiye somut gerçekler dikkate alındığında aslında en baştan beri planladığı hedefe ulaştı mı? Benim kanaatim, zaten sınırımızda bu derinlik ve genişlikte bir güvenli bölge oluşturmak için adım atmıştık. Bunu da başardık. İlk kazanımımız, askeri gücümüzde ortaya koyduğumuz haklılığımızı diplomasiyle herkese kabul ettirmemiz, o bölgede askeri gücümüzü bulundurmaya devam etmemiz, PKK eğer geri çekilmezse harekata devam edeceğimizi de yine ABD’nin kabul etmiş olması. Kimsenin elde edileni küçümsememesi gerekir.  Sınırımızda gözle görülür mesafede PKK silahlı güçleri yerleşmiş haldeyken, şehirlerimizi havan toplarıyla vuracak halde konuşlanmışken bu durumu sona erdirmek ve ABD’ye de kabullendirmek büyük bir başarı. Ağır silahlarını bırakırlarsa elbette kalıcı barış yönünde çok daha büyük adım atılmış olur. Fakat öyle ya da böyle Türkiye’nin savunmasını düşürmeye, rehavete kapılmaya lüksü yok. İkinci aşama bundan sonra başlayacaktır. Suriye yönetiminin PKK/YPG ile anlaşması önlenmeli, ittifak kurmaları engellenmelidir. Adana Mutabakatı bizim açımızdan geçerlidir. Suriye de bu mutabakatı teyit etmelidir. Suriye hükümeti ülkesinde yaşayanların tamamının insan haklarına saygı duyma noktasına Türkiye ve Rusya tarafından getirilmelidir. İntikam hissiyle hareket etmesi önlenmelidir.

AVUKATLARIN TOPLUM NEZDİNDE GÜVENİLİRLİĞİ VAR MI? YA DA YETERLİ Mİ? DAHA DA İYİLEŞTİRME ADINA BİR ÇALIŞMA YAPILABİLİR Mİ?

Elbette güvenilirliği var. Ancak biz bunu azami düzeye çıkarmaya çalışıyoruz. Yargının üç ana unsurundan biri olan avukat, vatandaşın sesidir, vatandaşın temsilcisidir. Bu nedenle avukatın toplum nezdinde güvenilirliği çok önemlidir. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın güvenilirliğini artırmanın yolu mesleğimizin kalitesinin arttırılmasından geçiyor. Biz tam olarak bunun için çalışıyoruz. Yargı Reformu ile getirilen hukuk alanındaki mesleklere giriş sınavı bunun için bir adım. O nedenle Yargı Reformunun desteklenmesi gerekiyor.

REFORMUN VATANDAŞA SAĞLADIĞI AVANTAJLARI ÖZETLEMEK GEREKİRSE EN ÖNEMLİLERİNDEN BİRKAÇINI SIRALAYABİLİR MİSİNİZ?

Terörle Mücadele Kanunu'na yapılan eklemeyle, haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak. Özellikle cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarına ilişkin davalarda mağdur hakları güçlendirildi. Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından 6 ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde ise bir yılı geçemeyecek. 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine karar verebilecek. İnternet sitelerine yönelik verilen erişime engelleme kararlarında, içeriğe erişimi engelleme yöntemi uygulanacak. Site değil, ilgili içerik engellenecek.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.