Belediye Meclisi’nin 08.03.2000 tarih ve 2/11 nolu kararı ile Şeyh Edebali Caddesi’nin Mimar Sinan Mahallesi, İtfaiye kavşağından sonraki kısmının Şeyh Edebali Bulvarı olarak kalmasına karar verildi.
Köle Hafız Bulvarı’nın devamı olarak Tavşantepe İtfaiye kavşağına kadar uzanır. Bir kısmı ile 5 Nisan Mahallesi ve Hürriyet Mahalleleri arasında sınır çizgisidir. Hürriyet Mahallesi ile Mimar Sinan Mahallesi ve Selçuklu Mahalleleri arasında da sınır çizgisini oluşturur.
Bulvara ismi verilen Şeyh Edebali Osmanlı İmparatorluğu’nun manevi kurucusudur. 1206 yılında Karaman’da doğdu. Selçukluların Şeyh’ül İslam-ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlana Celaleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Edebali ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefi Hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadrettin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü’nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zeviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebali’nin gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydeder.
Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebali’nin zaviyesindeki misafir olarak kalırdı. Orta Asya’dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sufilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebali’nin zaviyesine giderek dini ve idari konularda, onun görüşlerini alırdı.
Osman Gazi’nin zaviyede misafir olarak kaldığı bir gece gördüğü rüya şöyle idi; Şeyh Edebali’nin koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyayı sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti.
Osman Bey rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatır. Edebali rüyayı şöyle yorumlar: “Oğul Osmani Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Malhun Hatun senin helalin olsun. “ Edebali’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhum Hatun ile evlenir.
Şeyh Edebali ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şeyhliğinin Edebali’den sonra kime geçtiği bilinmemektedir. Ancak daha sonra 1.Murat’a intikal etmiştir. Bilecik’in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebali, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir. Osman Gazi’nin vefatından sonra kızı ve torunu Alaaddin Bey ile Bilecik’te Edebali’ye Kozaağaç (şimdiki karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Şeyh Edebali uzun bir hayat sürdükten sonra 1326 yılında Bilecik’te vefat etti. Zaviyesinin mescidi olarak kullanılan odasına defnedildi.
Edebali, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih, Edebali’den sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur. Mevlidi Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi, Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebali’nin torunudur.
Ahi reisi Şeyh Edebali kendisini dinleyenlere;
“Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz, elleriniz yumuk kalmasın, İlim sahiplerini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı Kerim’i güçlü olmak için okuyunuz. Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutmazlar. Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir…”, der ve tavsiyelerde bulunurdu. Şeyh Edebali geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti. Neyin ne, kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı Boynunun dolayısıyla Osman Bey’in kuracağını sezmişti. Tüm Kayı Erenlerin Edebali’den