Receb ayında Allahu Teâlâ hazretleri kullarından ne istiyor?

Hüseyin Yılmaz

Varlığını, birliğini idrak etmemiz. Lâ ilâhe illallah dememiz. Allah’tan gayrı varlıklara yönelmemesi lazım insanların. Allah’ın varlığını birliğini bilmesi, inanması, tasdik etmesi lazım. Ve Allahu Teâlâ hazretleri kullarının kendisine yönelmesini ister. Kendisine emirlerini tutup itaat etmesini, ibadet etmesini ister. Receb şehrullah demek, Yani mü’min kullar, madem Allah’ın ayıdır, Allah’ın ayında, Allah’ın kullarından istediği hususlara dikkat etsinler. Yani tevhidlerine, inançlarına, Allah’a bağlılıklarına yeni bir neşe, yeni bir şevk, yeni bir aşk ile taptaze sarılsınlar, girişsinler. lâ ilâhe illallah’ın zevkini, şevkini, tadını, lezzetini daha iyi yaşasınlar. Biliyorsunuz Peygamber Efendimiz, "İmanınızı lâ ilâhe illallah sözünü tekrar tekrar söyleyerek zaman zaman yenileyin, tazeleyin…" buruyor. Demek ki Receb ayında ilk yapacağımız şey, Cenâb-ı Mevlâ’ya daha böyle bir aşk ile şevk ile yeniden İbadete, taate yönelmek.

KUR'AN'IN ANLAMIYLA BULUŞUYORUZ

“ALLAH’I SEVİYORSANIZ BANA UYUN Kİ ALLAH DA SİZİ SEVSİN”

Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla

(Ey Resûlüm!) De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir. (Yine) de ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse (kâfir olurlar), şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez. (Al-i İmran: 31-32)

Bunlar, Allah’ın sınırları (kanunları)dır. Kim Allah’a ve Peygamberi’ne itaat ederse, O’da onu alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar ki; orada ebedî olarak kalacaklardır. (İşte) bu en büyük kurtuluş (ve saadet)tir. Kim de Allah’a ve Peygamberi’ne isyan eder ve O’nun (hükümlerine karşı) sınırlarını aşarsa (Allah), onu ebedî kalacağı ateşe koyar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa:13, 14)

Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiği zaman, inanan bir erkek ve kadına, artık o işte, kendi (arzu ve heves)lerine göre (başka) tercih hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne karşı gelir (onlar tarafından verilmiş hükümleri beğenmez, kendi tercihlerine önem verir)se, kesinlikle o, apaçık bir sapıklıkla sapmış olur. (Ahzab:36)

SON PEYGAMBER (SAV)

(Ey Resûlüm!) De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.”

(3/ Al-i İmran Suresi: 31)

SÜNNETİN İHYASI - SALVELE

Salvele: Yüce Rasul’e salat ve selam…

Abdullah bin Mesud’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur; “Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavat getirendir.”

Dua, rahmet ve mağfiret anlamına gelen “salat” ile esenlik ve barış anlamındaki “selam” kelimelerinden oluşan “salat ü selam”, “salavat getirme” yahut kısaca “salvele” tabiriyle ifade edilir. Değişik lafız ve manalarla gelen salavat çeşitleri içerisinde, kültürümüzde en yaygın olanları “aleyhi’s-selam”, “aleyhi’s-salatü ve’s-selam” veya “sallallahu aleyhi ve sellem” cümleleridir. Peygamber Efendimiz’e bu tür ifadelerle salavat getirmek, O’na olan bağlılığı teyit etme, O’na karşı en derin sevgi ve hürmeti arz etme anlamına gelir.

Ali b. Ebu Tâlib’in naklettiğine göre, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;

“Cimri, yanında anıldığım halde bana salavat getirmeyen kimsedir.”

Müslim, Salat, 70 , Tirmizi, Deavat, 100

Diyanet İşleri Başkanlığı, Hadislerle İslam Külliyatı

KÖLESİYİZ, RAZI OLSUN

ALEMLERİN EFENDİSİ BİZDEN

VEYSEL KARANİ (RA) BUYURDULAR Kİ:

“ALLAH'ım sen benim Rabbimsin, ben ise senin kulun! Yaratan Sensin, yaradılan benim. Rızık veren Sensin, rızıklandırılan benim. Mülk sahibi Sensin, kul ve köle benim. Aziz Sensin, zelil benim. Zengin Sensin, fakir benim. Diri Sensin, ölü benim. Baki Sensin, fani olan benim. Kerim Sensin, hakir(zelil) benim. İyilik yapan Sensin, suçlu ve günahkâr benim. Affedip bağışlayan Sensin, günah işleyen benim. Büyük ve yüce Sensin, küçük ve değersiz benim. Güçlü ve kuvvetli Sensin, zayıf ve güçsüz benim. Veren Sensin, isteyen benim. Her şeyden emin Sensin, korkan benim. Cömert Sensin, muhtaç ve fakir benim. Dualara cevap veren Sensin, dua edip isteyen benim. Şifa veren Sensin, hasta benim. Her türlü noksan sıfattan münezzeh ve bütün kemal sıfatlarla muttasıf Rabbim!

Günahlarımı affet, hatalarımı bağışla, hastalıklarıma şifa ver, ebediyen beni rızana mazhar eyle Bunu rahmetinle ihsan eyle, ey merhamet edenlerin en merhametlisi”

O’NUN (sav) AHLAKI KUR’AN’DI

“Bana uyan, Allah'a uymuş, bana asi olan da, Allah'a asi olmuş olur.” (Buhari, Müslim)

Peygamberimiz Muaz İbn Cebel (ra) i Yemen’e gönderirken kendisine sordu:
- Sana bir konu geldiğinde nasıl hükmedersin? Muaz:
- Allah’ın kitabı Kur’an ile hükmederim, dedi. Peygamberimiz:
- Allah’ın Kitabında bulamazsan ne yaparsın? Buyurdu. Muaz:
- Allah’ın Peygamberinin sünneti ile hükmederim, dedi. Peygamberimiz:
- Allah’ın Peygamberinin sünnetinde bulamazsan ne yaparsın? buyurdu. Muaz:
- O zaman ictihad eder, kusur etmemeye çalışırım, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:
- Allah’a hamdolsun ki, Allah’ın Rasulünün elçisini Peygamberinin razı olacağı şeye muvaffak kıldı, buyurdu ve Muaz’ın görüşünü tasvip etti. (İbn Mace)

“Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla delalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.” (Hâkim)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.