Maraş’ın en eski mahallerindendir. 1800’lü yılların Salnamelerinde Cığcığa diye geçmektedir. Cumhuriyet öncesinde ise Çığcığı Mahallesi olarak bilinmektedir. Kapalı Çarşı yakınlarında Çığcığı (Arasa) Camii etrafında kurulan bu mahallede çıkıkçı esnafı yer almıştır. Mahallenin ismi de çıkıkçıların çıkardıkları “cığ cığ” sesinden ilhamla konmuş olsa gerek.
Mahalle Belediye Meclisi’nin 08.03.2000 tarih ve 2/11 nolu kararı ile bölünerek ikiye ayrılmıştır. Bir kısmı Şazi Bey Mahallesi’ni oluşturmuştur. Mevcut haliyle güney sınırının İnegöl Caddesi, batı sınırının Göçebe Sokak, Malik Ejder Caddesi, Andırın Caddesi ve Hacı Arifoğlu Caddesi, doğu sınırının ise Atatürk Bulvarı ve Azerbaycan Bulvarı olarak belirlenmesine karar verildi.
Mevcut durumuyla kuzeyinde Yusuflar Mahallesi ve Kurtuluş Mahallesi, doğusunda İsmet Paşa Mahallesi, güneyinde Şazibey Mahallesi ve Hacı Bayram Veli Mahallesi, batısında Dumlupınar Mahallesi yer almaktadır. Arasa Camii, Salahiye Camii, Hacı Ramazan Camii, Gazi İlköğretim Okulu ve 75. Yıl İlköğretim Okulu mahalle sınırları içerisinde yer almaktadır.
Mahalleye isim olarak verilen Hayrullah, Şehit Muallim Hayrullah Efendiye izafeten verilmiştir. Muallim Hayrullah Efendi Maraş Milli Mücadelesinin ölümsüz kahramanlarındandır.
Hacı Yasinzade Yüzbaşı Hacı Ali Efendi’nin oğlu olan Hayrullah Efendi1895’de Maraş’ta doğar. Annesi Habibe Hatun’dur. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladıktan sonra idadi (lise) tahsili için Halep’e gider. Oradan da İstanbul’a geçerek İstanbul Mühendislik Mektebine kaydını yaptırır. Zengin aile çocuklarına riyaziye (matematik) dersleri verir. İttihatçılardan etkilenerek siyasi faaliyetlerde görev alır. Şiirler yazar.
Mühendislik mektebinin daha birinci sınıfında iken siyasi faaliyetlerinden dolayı yakalanır ve İttihatçı arkadaşlarıyla birlikte Mısır’a sürgüne gönderilir.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile diğer İttihatçılar gibi Hayrullah Efendi’nin de sürgün hayatı biter. Halep’te Halep Sultanisi Ulum-u Riyaziye muallimliği sınavını kazanırsa da tayinini Maraş’a isteyerek Maraş İdadi Mektebinde riyaziye hocası olarak görev alır.
Bu arada Tekke Şeyhi Selim Dede’nin üvey kızı Ayşe Hanım’la evlenir. Bu evlilikten üç evladı olursa da biri vefat eder.
22 Şubat 1919’da şehrin İngilizler tarafından işgal edilişinden çok müteessir olur. Kendisini eve kapatarak aylarca çıkmaz dışarı. İngilizlerin ardından 30 Ekim 1919’da Fransız İşgalinin gerçekleşeceği kesinlik kazanınca bir gün öncesinden ailesi ile helalleşip teşkilat çalışmaları için şehirden ayrılır. Elbistan’dan silah temin ettikten ve bir çete grubu oluşturduktan sonra Pazarcık tarafına geçerek Antep-Maraş yolu üzerinde faaliyet göstermeye başlar.
Fransızların devamlı olarak Antep’ten Maraş’a takviye kuvveti göndermeleri, yol güzergahında mukavemet gösteren köyleri yakıp yıkmaları üzerine Heyet-i Merkeziye’nin emriyle Bayazıtoğlu Zafer ve Muharrem Beylerle birlikte Hayullah Efendi’ye de Türkoğlu-Maraş yolunun kapatılması ve Fransızların şehre girişlerinin engellemesi emri verilir.
Zafer ve Muharrem Beyler Bertizli çetelerden oluşan 128 kişilik kuvvetle gizli yollardan geçerek , şiddetli kar ve fırtınalı dağları aşarak Orçanbanısı’na ulaşırlar.
Benli Ökkeş çeteleri ile birlikte Ceceli’de bulunan Muallim Hayrullah çeteleri Bababurnu berisinde Maraş’a gitmekte olan Fransız kıt’alarıyla çatışmaya girer. Fransızlar tüm kuvvetleriyle Ceceli’ye hücuma geçerek köyü yakıp yıktıkları gibi hayvanlarını ve eşyalarını da yağma ederler.
Tanış tepesindeki kanlı mücadele çok zorlu geçer. Düşmanın savurduğu top ve mitralyöz ateşine karşı Maraş Çeteleri “Allah Allah” nidalarıyla mukabelede bulunarak mücadeleyi sürdürürler. Çeteleri teşvik için yüksek bir kaya üzerine çıkan Muallim Hayrullah sağ baldırından ağır bir yara alır. Mücadele karanlık basıncaya kadar sürer ve Maraşlı çeteler Bertiz kuvvetlerinin de yetişmesi ile üstünlüğü ele alarak Maraş ile Fransız kuvvetlerinin arasına etten bir duvar örerek düşmana tek bir adım attırmazlar.
Tarihe Bababurnu Muharebeleri adıyla geçecek olan bu çatışmaların en büyük kahramanı şüphesiz ki Muallim Hayrullah Efendi olur.
9 Ocak 1920’de Bababurnu Muharebelerinde ağır şekilde yaralanan Muallim Hayrullah Efendi tedavi için Pazarcık’a götürülür. Pazarcık’taki tedavi imkanlarının kıtlığı dolayısıyla Antep’le irtibata geçilerek tedavinin Antep’te yapılmasının daha doğru olacağı kanaatine varılır. Bir sedye üstünde ve hayvan sırtında kar kış denmez Muallim Hayrullah Efendi Antep’e ulaştırılır. Balıklı Han Mahallesi’ndeki Mecit Bey’in hastanesine Mümbüşlü Mustafa Efendi adıyla yatırılır.
Hayrullah Efendi Mecit beyin hastanesinde bir süre kalırsa da durumun tehlikeli olduğu görülerek Antepli çeteler tarafından bir gece yarısı Kürttepe’de bir eve götürülür. Birkaç gün de burada kalırlar. Bu arada Maraş’tan kurtuluş müjdesi Antep’e ulaşır.
Muallim Hayrullah yine bir sedye üzerinde kız kardeşi ve yeğenleri ile birlikte Maraş’a sevk edilir. Binlerce Kahraman Maraşlı onu Erkenez Köprüsü civarında coşkun bir sevgi ile karşılarlar.
Evinde İstirahat eden Muallim Hayrullah Efendinin yarası tekrar azınca arkadaşları onun Alman Hastanesi’nde tedavi edilmesine karar verirler. Hastanede durumu iyileşmeye başlar. Herkes onun iyileştiğini düşünürken rahatsızlığının arttığı haberi ulaşır. Aile hemen Hastaneye koşuşur. Muallim Hayrullah Efendi kısık bir sesle annesine; “ölümün mukaddes olduğunu biliyordum ama, azabının bu kadar zor ve çetin olduğunu bilmiyordum anne” der. Eşi Ayşe Hanım’a da “benim bu ölümüm sizi şerefle yaşatır” diyerek teselli verir. Yanında yalnız kalan annesine son sözleri; “beni bu gavur doktorla zehirledi, beni zehirlediler anne” olur.
Bu sözler dudaklarından dökülen son sözlerdir.
Olayın duyulmasıyla bir anda hastanenin içini ve dışını dolduran Maraşlılar galeyana gelerek hastaneyi ablukaya alırlar. Ermeni doktorlar ile birlikte Türk doktorlar da kaçarak hayatlarını zor kurtarırlar. Muallim Hayrullah Efendi’nin gerçekten zehirlenip zehirlenmediğinin anlaşılması için Antep’den doktor getirtilirse de kesin bir sonuç elde edilmez.
Bu kahraman şehidin cenazesi büyük bir topluluk tarafından kaldırılır.