Hadislerle Hayatın İnşası: Modern Zamanlarda Peygamber Mirası

Hüseyin Yılmaz

21.yüzyılda insan, kalabalık bilgi ve dijital hız içinde, özünü hatırlama çabası veriyor. Bu öz, bazen bir dostun omzunda, bazen bir duanın sessizliğinde ve çoğu zaman Peygamber Efendimizin sözlerinde saklı. Nörobilim “karakter çevrenin ortalamasıdır” derken, asırlar öncesinden gelen bir ses “Kişi dostunun dini üzeredir” diye hatırlatıyor.

Ama mesele sadece hatırlamak değil... Hadisleri anlatmakta ustayız; yaşamakta ise gecikmişiz. Övündüğümüz medeniyet, geçmişin yüksek kubbelerinde asılı kalmış; bugünün sokaklarına, sınıflarına, evlerine inmeyi bekliyor. Peki neden hâlâ sadece anlatıyoruz? Bu çağ, artık hadisleri sadece ezberlemek değil, onları hayatın damarlarında dolaştırmak çağı.

“Rızkın bereketi”, “akrabaya iyilik”, “helal kazanç”... Bunlar tabelalara değil, hayatın içine yazılsa ne olurdu? Ebu Musa'nın anlatımıyla aktarılan görev hadisi, bugün yönetici tercihlerinde ne kadar yankılanıyor? Mağara hadisi, kişisel gösteriş değil, samimi niyetin kurtarıcılığını haykırıyor. Peki bizim mağaramız nerede ve hangi amelimizi onun ağzına sunmaya hazırız?

Peygamber Efendimiz gül bahçesinden bizlere sesleniyor, ben de hadisleri paylaşmaya devam ediyorum:

Mağara Hadisi
Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:
“Sizden önce yaşayan ümmetlerden üç kişi bir yolculukta yağmura tutulup bir mağaraya sığındılar.
Dağdan kopan büyük bir kaya mağaranın ağzını kapattı.
Bunun üzerine dediler ki: ‘Sadece Allah rızası için yaptığınız bir ameli söyleyin ki bu sıkıntıdan kurtulalım.’
Her biri samimi bir amel anlattı ve kaya parçası yavaş yavaş açıldı.”

Bizim Kurtarıcı Amellerimiz
Peki bizim mağaramızdan bizi kurtaracak hangi güzel davranışlarımız var?

Görev Talebi ve Ehliyet
Ebu Musa el-Eşari anlatıyor:
Yanımdaki iki kişiyle birlikte Peygamber Efendimizin huzuruna vardık.
Bu iki kişi Resûlullah’tan görev talep etti.
Peygamberimiz bana dönerek kırgın bir bakışla “Ey Ebu Musa!” dedi.
Ben de “Ya Resûlallah, seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki bu iki kişinin böyle bir istekte bulunacağını bilmiyordum” dedim.
Peygamberimiz buyurdu: “Görev isteyenlere görev vermeyiz. Ancak ehil gördüğümüz kimselere görev veririz.”

İş İçin Adam
Atalarımız şöyle der: “Adam için iş değil, iş için ehil adam aranmalıdır.”


“Her kim rızkının bollaşmasını ve ömrünün uzun olmasını isterse, akrabalarına iyilik etsin, sıla-i rahim yapsın.”

Helal Kazanç ve El Emeği
“Hiç kimse el emeğiyle kazandığı yemekten daha hayırlı bir yemek yememiştir.
Allah’ın peygamberi Davud aleyhisselam da el emeğiyle geçinirdi.”
Peygamber Efendimiz de en şerefli kazanç olan cihat geliriyle geçinirdi.

Borçluyu Sıkıştırmamak ve Affetmek
Eli darda olan borçluyu sıkıştırmamak ve alacağı ertelemek vaciptir.
Ancak vacipten daha faziletli olan, alacağı bağışlamaktır.

Sıkıntı Anında Yapılması Gerekenler
Zorda, darda, çıkmazda kaldığında: abdest al, namaz kıl ve dua et.


Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu terk etmez.
Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir.
Kim bir Müslüman’ın sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntısını giderir.
Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da onun ayıplarını örter.

Kul Hakkı ve Helalleşme
Bir kimse, bir başkasına namus, mal veya onur konusunda haksızlık etmişse;
Dinar ve dirhemin geçerli olmayacağı kıyamet günü gelmeden önce helallik alsın.
Aksi hâlde salih amelleri varsa bununla ödeyecek.
Yoksa haksızlık ettiği kişinin günahları alınarak ona yüklenecektir.

Toprak Gaspı ve Azap
Kim başkasının arsasından bir parça toprak gasp ederse;
Kıyamet günü yedi kat yer boynuna dolanır ve ona azap olur.

Çocuklar Arasında Adalet
Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adil olun.


Kim Allah’ın rızasını umarak ve O’nun vaadine inanarak güzel bir iş yaparsa;
Allah onu bu işi sebebiyle cennete koyar.

En Büyük Günahlar
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?”
Bu sözü üç kez tekrarladı.
Sahabeler “Evet ya Resûlallah” dediler.
Efendimiz şöyle buyurdu:
“Allah’a ortak koşmak ve anne-babaya asi olmaktır.”
Sonra yaslandığı yerden doğrulup dizleri üzerine oturdu ve devam etti:
“Dikkat edin, bir de yalan söz ve yalan yere şahitlik…”
Bu uyarıyı o kadar çok tekrarladı ki sahabeler içlerinden “Keşke artık tekrarlamasa” demeye başladı.

Yalan Yere Şahitlik
Yalan yere şahitlik sadece bireysel bir günah değil;
Toplumun haklarını yok eden, adaleti ortadan kaldıran büyük bir felakettir.
Haksız yere binlerce insanın mağduriyetine veya ölümüne sebep olabilir.
Bu nedenle yalan yere şahitlik etmek, şirkten sonra en büyük günahlardan biridir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.