Dil Kapısı’ndan Geçmedikçe

Ahmet Doğan İlbey

Dil Kapısı’ndanGeçmedikçe

                               

Dil Kapısı’nda kelimeler var,hüzün var, gurbet var, dost var. Dil Kapısı’nda kelimelerin sûretini geçipsîretinden yapılmış mâna dolu bir hayat tâliminin serencâmı var. Dil Kapısı’ndakelimeler mâveranın birer miracı... Dil Kapısı’nda kelimeler etinden kemiğindenayrılır, terbiye edilir ve hakikat âlemine götüren mânadan birer yololur...  Kelime, yani söz hamlığından,çiğliğinden kurtulur, pişer ve ötelere götüren iksire dönüşür.

       

Dil Kapısı’nda söyleşenler,bezm-i elest’teki sözün sadâkatince tâlim edenlerdir. Hayatın anlam bilgisikelimeler üzerinden öğrenilir. Dil Kapısı’nda durmayan bilmez dilin, aşkınkabına dönüşünü ve aşkın bâdesi olduğunu... Dil Kapısı bir kelime, bir şiir, bir yazı, bir söz sohbet tarîkidir.Dünyanın ve Öte âlemin arasındaki yola kelimelerin kuvvetiyle gidilipgelinir... Kelimelerden inşa edilmiş bir dil mabedidir Dil Kapısı...

      

Dil Kapısı’ndaki tâlim diğerkardeş tarîkatlar gibi aynı hakikatin yollarından biridir anlayana... Ennihayetinde O’na götürür, teslim eder dilin hakikatine sâdık kalanları... BuKapı tek başına bir hakikat yolu değil elbet. Tarîklerden bir tarîk...

       

Bütün çağlarda Dil Kapılarıönce horlanmış, şüpheyle bakılmış. Eserleri, insanlığa güzel mirası, yanihakikati ortaya çıktıkça perestiş edilmiş. Dil, gönül, kalp; bezm-i elest’te“beli” deyip söz vererek bir batında doğan, kökü bir, mânası bir, kelimelerdir.Aynı hakikatin üç ayrı yoldaki zarflarıdır...

       

DİL KAPISI’NI TERK EDENLER HÜSRANDADIRLAR

 

Dil Kapısı’nı terk edenlerhüsrandadırlar. Bu Kapı’nın bendesi olanlar saadettedirler. Dil yarêsiolanların yarası Dil Kapısı’nda tımar edilir. Lisanî bir hayatı yaşamakisteyenlerin fildişi kulesidir bu Kapı... Meydandan uzak, mesuliyetsizgibi...  İçerisi ilk anda rahmanî  mi, şeytanî  mi olduğu belli olmayan ateşten bir  tâlim edilen dergâh.... İmanını diline, yanikelimelere teslim edenlerin tekkesi... Baş koyan bilir dilin değerini... Bu Kapı’da dili bir, ikrarı bir olmak için tâlim edilir. Yani gönüllerinbirliği için... Sonunda ben’den sen’e ve Bir’e ulaşmak için... 

 

DİL KAPISI’NDA ATEŞ VE SU, HÜZÜN VE GURBET BİRARADADIR

 

Dil Kapısı’nda ateş ve su,hüzün ve gurbet bir aradadır... Bu Kapı’da tâlim edenler bilerek gelenlerdir...Kendini ateşe atanlar, ateşten çıkıp suyun, yani âsude serinliğin cennetinetâlib olanlardır... Ehl-i akıl giremez Dil Kapısı’ndan. Çünkü anlamaz lisân-ıhâlden. Dilin mânasını tarîk edinemez “akl-ı meaş” olanlar. Delidirler DilKapısı’nda duranlar...  Mecanin-i kelime,yani kelime mecnûnlarıdır... Leylâları yürekten damıtılmış kelimelerdir buKapı’nın müritlerinin...

 

DİL KAPISI’NIN ANAHTARINI KAYBEDENLER…

 

Dil Kapısı’nın anahtarınınkaybedenler bedbahttırlar. Oluşları eksiktir; âdemiyetlerindeki mâna yarımdır.Yeryüzüne indirilirken kendisine emanet verilen kelimelerin sadece lafzınıkonuşabilenlerdir. Kelimelerin etiyle uğraşanlardır; sîretini zikredipçoğaltamayanlardır. Dilin derûnundan mahrum olanlardır. Yani mânanın içyüzünden...

       

 

DİL KAPISI DEVLETLERDEN GÜÇLÜDÜR

 

Dil Kapısı, devletlerdengüçlüdür. Efendimiz (s.a.v.)’in tek ve son olan uhrevî varlığı bütün öncelerive sonraları fesh etti. Hz. İsa’nın dili, asırların maddî gücünü tutan Roma’nıntanrı-krallarını ezip toz hâline getirmiştir. Yesevîlerin, Şah-ı NakşıbendlerinDil Kapısı asırları aşıp bütün gürlüğü ile kalplerde nağmeleniyor. Cengiz’in veTimur’un iktidarı nerede? Nil diyarında Yusuf’un dili kaldı, Firavun’dan sadeceruhsuz ehramlar…   

       

BU KAPIDA İNSANI DİL İLE TARTARLAR

 

Bu kapıda insanı dil iletartıp ölçerler... Dil terazisinin mâna ibresine, bezm-i elest’ten tevarüsedilen kelimelerle tanış olup olmadığına ve dünyada edindiği kelimelerinsûretini geçip geçmediğine bakarlar... Çünkü dili ile bütün kainatla konuşurinsan. Dil ile anlar sevgiyi, iyiliği, tabiatı, yaratanı, her şeyi. Dil, dinineteklerinden tutunmuş en birincil vasıta da ondan... Dil, yalnızca sözdeğildir. Herkes konuşur fakat herkesin dili olmaz, Dil Kapısı’ndan giremez.Dili olan ayrı, konuşan ayrı...

        

Dil, Öte’den bir emanettir,hakikatin kavranış biçimidir bilene... Tâc-ı İskender ve taht-ı Süleyman sahibiolsa bir insan, Dil Kapısı’ndan geçmedikçe bahtiyar olamaz. Cehennemin YediKapısı’ndan geçmek için önce Dil Kapısı’ndan geçmek gerek. Cümle Kapısı’na buKapı’daki tâlimden sonra varılır.

 

Şairin dediği üzere: “derd-idil” olmak lâzım. Ah, gönül süsleyen dert! Mâveranın sızısı, hakikatin vebiricik sevgilinin sancısı... Asıl vatanın hasreti...  Hepsi derd-i dil olmakla anlaşılır bu ulviıstırapların... Divan şairi Hayâlî üstad Bu Kapı’nın kıdemlimüdâvimlerindendir. “Başsız ve ayaksız / Gönül süsleyen dert / Yanda gör cânâ /Aşkın âteşine”  demiş.

 

DİL KAPISI’NIN HAKİKİ AHZAN-I İŞERİFLERİPEYGAMBERLERDİR       

Dil Kapısı’nın hakiki ahzan-ışerifleri peygamberlerdir, nebilerdir. Hz. Âdem dünyaya gönderilirken elineönce “Kelimeler Kitabı” verilmiş. Kendini kelimelerle sınamak isteyen velilerinyolu açılmış böylelikle... Bu Kapı’da derûnunu kelimeleştirenler var. Yunus veMevlâna, Bistâmî ve Mısrî, Fuzûlî ve Şeyh Gâlib var. 

 

Hakikatin, kendi lisanlarındaneşv ü nema bulmasını âşikar edenler... Kelimeleri vasıta edip beşerîliktenâdemiyete yükselenler... Yani Hz. Âdem’in dünyalı vasfını kuşananlar...Bunların şâkirtleri var dünden bugüne. Dil Kapısı’na sadâkatle yüreğini koyarakgirip çıkan zamanın bağlıları...

       

Dil Kapısı, Tûr Dağı’dır. Hz.Musâ’ya Allah’ın tecellisi bu Kapı’da gerçekleşir.  Yusuf, Dil Kapısı’ndan girip çıktı, sabırlavardı Mısır’a... Züleyha, Dil Kapısı’nda sınandı. Ateşlerin içinde, tenaşklarının içinde... Bu Kapı’da, yani Yusuf’un aynasında gözleri kamaştı,eşiğinden adım atamadı içeri... Sonra kurtuldu teninden, geçip gitti DilKapısı’ndan... 

      

“DİL NAZARGÂH-I HÜDÂDIR…”

 

Erzurumlu İbrahim HakkıHazretleri, “dil nazargâh-ı Hûda’dır sâf kıl kim dola nûr” derken DilKapısı’ndaydı. Diyor ki mübarek veli: Dil, yani gönül, Allah’ın baktığı yerdir.Orada durup saf tutanların, sebat edenlerin içine nur doğacaktır. Tasavvufunbir kapısı da Dil Kapısı’dır. Ehl-i dil olan edip ve şairler dilin suretiniaradan çıkarıp dilin mânası üstüne tâlim yaparak giderler hakikat yoluna...“Dili var dilden dile...” mısraı bu anlamdadır.

      

Şüphesiz Dil Kapısı fânidir.Fânilikle başlanır, uçmağa gitmekle biter. Sonra bu Kapı’nın hafif, orta veağır eşiklerinden geçebilene derece derece Mescid-i Aksâ ve Kâbe’nin kapısındayürümek nasip olur. Bâzı hâllerde bir meyhanedir; aşk şarabına bürünmüşkelimelerle sarhoş olunur. Halktan Hakk’a, kesretten vahdetin sırrına,halvetten Mâşuka varılır bu Kapı’da.

 

Bâzı hâllerde Dil Kapısıyakar insanın dil kanatlarını... Vecdle girip kapılardan çarçabuk geçenlerinimtihanıdır bu. Hallâc-ı Mansûr’un başına gelenler misâli... Asırlar önceHayâli üstadın dediği üzere: “Şol gönül (dil) kim görecek zülfünü cân ettifedâya / Ermedi dârda Mansûr Onun payesine.” (Habervaktim.com)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.