“Anıtkabir’de îmanımı tazeledim, îmanımızı tartmaya kalkmayın”

Ahmet Doğan İlbey

Siyasete soyunan hanım kişi atıp tutmuş yine… Altıyedi Süleymanvâri bir üslûpla kavramların, millî meselelerin kaşını gözünü yarmış. Ne dediğini bilmiyor, tenakuz içinde tenakuz…

“Milliyetçiliğin gerçeği, bâtılını kovdu” demiş. Milliyetçiliğin gerçeği dediği de şu: Atatürkçü Cumhuriyet üzerinden bir milliyetçilik ve Türklük… Câhil cühelâyı kandırıyor. Altıyedi Süleyman da öyle yapardı.

Hanım kişi son martavalıyla, (martaval kelimesi masum kalır) yâni sözü hakikatinden koparıp takla attırmasıyla Altıyedi Süleyman’ı sollayıp geçti.

Siyasî muarızlarına demiş ki: “Bozuk kantarınızla, imanımızı tartmaya kalkmayın."  Sahte tarafından ne ihtişamlı ve belâgatlı bir söz! Makyavel yaşasaydı ayakta alkışlardı.

Onun ilk uçuk ve abes sözü “Anıtkabir’de îmanımı tazeledim” ifadesiyle son martavalı “Bozuk kantarınızla, îmanımızı tartmaya kalkmayın” ifadesini bir araya getirip yazı başlığı yaptık ki, bukalemun gibi sürekli bir renkten bir başka renge, yâni bir fikirden bir başka bir başka fikre iltica eden ve “rol” değiştiren ruh hâli tek cümleyle anlaşılsın.

Sadede gelelim; Hanım kişiye daha önce yazımızla sorduğumuzu bir daha soralım: 

Anıtkabir ziyaretinizde cezbe hâlinde ve vecde geçerek “Îmanımızı tazelemek için buradayız, imanımı tazeledim” diye coşkulu ve gür bir sesle beyanda bulunmuştunuz. Ne kadar yoz, iptidaî ve bâtıl bir düşünce… Anıtkabir, Cumhuriyet Devleti’nin kurucusunun kabridir, ibadet ve îman tazeleme yeri değildir.

        

ANIKABİR’DE ÎMAN TAZELENİR Mİ?

 

İlk sual şu: “Anıtkabir’de îman tazelenir mi? Kendi ölçülerinize göre muarızının inanç ölçülerine “Bozuk kantar” diyorsunuz. Peki sizin îmanınızı doğru tartan kantar Anıtkabir midir? 

 

İkinci sual: Anıtkabir îman tartan bir kantar mıdır? Anıtkabir’i ziyaret eden birisine “Niçin buradasınız?” sorulduğunda “Îmanımızı tazelemek için buradayız, îmanımı tazeledim…” diye cevap verirse ne düşünürsünüz?

 

“Allah'tan başka ilâha mı îman ediyorsunuz?” sualini sormak aklınıza gelmez mi? Böyle bir sual karşısında “Lâ ilâhe illallah” demediyse onun hakkındaki kanaatiniz herhalde iyi olmaz. Böyle bir kişinin 1930’larda ortaya çıkan Kamâlizm dinine mensup olduğuna kanaat getirmez misiniz?

 

Anıtkabir’de Kamâlist Cumhuriyete mi îman tazeliyorsunuz sualine de “Kâbe Arab’ın olsun, Anıtkabir bize yeter” diye cevap verirse normal mi karşılarsınız, yoksa şaşırır mısınız? Sonra dayanamayıp, böyle bir ebleh kişiyi, azılı Kemalist Şeref Aykut’un “Kamâlizm” kitabındaki "Kamâlizm bütün dinlerin üstünde bir yaşamak dinidir!" sözüne mi kandın diye azarlamaz mısınız?

 

Bu zihniyetin akl-ı meaş’ına göre îman tazeleme mekânları çeşitlidir: Müslümanlar Kâbe’de, Yahudiler Ağlama Duvarı’nda, Hristiyanlar Meryem Ana’da, Budistler Buda Heykelleri önünde, Kamâlistler ise Anıtkabir’de îman tazelerler.

 

Oysa din-i İslâm’da hâşâ Allah’ın dininden gayrısına îman edilmez. Îman,  Allah’ın varlığını ve birliğini, Peygamber Efendimiz’in vahiy yoluyla tebliğ ettiği kesin hüküm ve bilgileri kalp ile tasdik etmek, tereddütsüz kabullenip teslim olmaktır. Öyleyse “Anıtkabir’de îman tazeledim” diyen kişiye “Sen Kamâlizm dininden misin?” diye sormak vicdan hürriyetine ve kişi haklarına aykırı olmasa gerek. 

 

Îman etmek ne demek? Anıtkabir’de medfun olan devlet adamına îman edilir mi? Bu fiili ile îman ettiği zâtı bir dinin ilâhı olarak vasfetmiş olmuyor mu? Bir insanı “tanrı” ilân etmek, onun kişiliğine hakaret değil midir?   

 

“ANITKABİR ÎMANI” SAHİBİNİ İFLAH ETMEZ

 

Bu soruyu bir başka açıdan soralım. Anıtkabir’de îman tazeleyen kişi siyasete soyunup parti kursa ve sonra da milletin önüne çıksa acaba başarılı olur mu? İslâm mânasına gelen millî kelimesini haiz millet, “Anıtkabir’de îmanımı tazeledim de geldim” diyen bir siyasetçiye iyi gözle bakar mı? “İyi” sıfatlarını haiz bir kişi olarak görür mü? Asla!

 

Türk milletinin sosyolojisini bilmeyen böyle nâdan ve ahmak bir kişiye kimse yüz vermez. Kamâlizm dinine mensup anıtkabir tapıcısı bir meczûb, diyerek aklında noksanlık olduğuna kanaat eder.         

 

Anıtkabir’de îman tazeleyenlerin duaları da (onlar yakarı diyor) 1930’lu yılların Kamâlizm söylemine benziyor: Anıtkabir’den başka din istemeyiz öyle Arap felsefesinden, bize yeni bir din yarattın bu mozolede çağdaş ve laik nefesinden!

 

Son sualimiz şu: Böyle bir beşerle bilerek veya bilmeyerek siyaset yoldaşlığı edenler “Anıtkabir îmanı da ne demek” diye sormuşlar mıdır? Dahası var; Kamâlizm dinine îman eden birisiyle beraber olmanın utancından dolayı Hakk’a tapan Türk milletinden özür dilemeyi düşünmüşler midir?

 

Anıtkabir’de tazelenen îman, sahibini iktidara taşımayacağı kesin olmasına kesin de, böyle bir kişi milletin içine nasıl çıkacak onu bilmiyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.