Köye dönene 300 koyun, maaş ve sigorta

Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba’nın “Köye Dönene 300 Koyun, Maaş ve Sigorta” ile ilgili açıklamaları üzerine gazetemiz alanında uzman kişilerden görüş aldı.

Yayınlanma:
Güncelleme: 19 Şubat 2018 11:28
Köye dönene 300 koyun, maaş ve sigorta

HABER: ABDULLAH YILDIZ

Konuyla ilgili düşüncelerini aktaran Prof. Dr. Sinan Baş devletin hayvansal üretimi denetlemek, kontrol altına almak, yönlendirmek ve piyasa istikrarı sağlamayı amaçladığını söylerken “Hayvancılıkta bu kötü gidişi durdurmak zorundayız” diyen Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Derneği Başkanı Vakkas Kuzu’ya göre böyle bir projeye büyük bir ihtiyaç var.

Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba’nın “Köye Dönene 300 Koyun, Maaş ve Sigorta” ile ilgili açıklamaları üzerine gazetemize konuyla ilgili düşüncelerini aktaran Prof. Dr. Sinan Baş devletin hayvansal üretimi denetlemek, kontrol altına almak, yönlendirmek ve piyasa istikrarı sağlamayı amaçladığını söyledi.

koye-donene-300-koyun,-maas-ve-sigorta1.jpg

Türkiye’de hızlı nüfus artışı ve gelir seviyesinin yükselmesine rağmen, 2009 yılına kadar hayvan sayılarındaki dramatik azalışın hayvansal üretimde kriz noktasına doğru sürüklenmesi hükümeti bir takım tedbirler almaya zorladığını belirten Baş açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Hayvan sayısındaki azalışla sığır sayısı 17 milyon baş civarından 9 milyon baş civarına, koyun sayısı 49 milyon baş civarından 21 milyon baş civarına, keçi sayısı da 19 milyon baş civarından 5 milyon baş civarına kadar gerilemiştir. Hem bu çöküşü engellemek için, hem de kısmen AB müzakere sürecinin baskısıyla 2005 yılında Hayvancılığın desteklenmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı alınarak bu yıldan itibaren yasal düzenlemelere paralel olacak şekilde hayvancılığa muazzam kaynaklar aktarılmaya başlandı. Bu uygulamalarda öncelik büyükbaş hayvancılığa verildiğinden toparlanma işaretleri ve üretim artışı ilk olarak bu alanda kendini gösterdi. 8 milyon tona kadar düşmüş olan süt üretimi 17 milyon tona, 350 bin tona kadar düşmüş olan et üretimi de 1 milyon 100 bin tona yükseldi.”

DÜZENLENEBİLİR HAYVANCILIK İÇİN BÜYÜK SERMAYE TEŞVİK EDİLİYOR

Hayvancılığın daha denetlenebilir, yönlendirilebilir ve kontrol altına alınabilir şekilde düzenlenebilmesi için büyük işletmelerin kurulmasını teşvik etme ve büyük sermayenin hayvancılık alanına yatırım yapmasını özendirme politikası geliştirdiğini belirten Baş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Burada hemen şunu belirtmek gerekir ki; hükümet hayvancılığa aktarılan muazzam kaynakları kullanırken bir genel prensip benimsemiş ve istikrarla uygulamıştır. Buda; büyük işletmelerin kurulmasını teşvik etme ve büyük sermayenin hayvancılık alanına yatırım yapmasını özendirme politikası idi.

Esasen bu politika son derece isabetli tespit edilmiştir. Zira, Türkiye’de tarımsal üretim yapan işletmelerin genel yapısında olduğu gibi, hayvancılık işletmelerinin de % 90’ın üzerindeki kısmı küçük aile işletmeleridir. Başka bir deyişle, üretimi 5-10 hayvanı olan milyonlarca aile işletmesi gerçekleştirmektedir. Elbette böyle bir yapıyla hayvansal üretimi denetlemek, kontrol altına almak, yönlendirmek ve piyasa istikrarı sağlamanın güçlüğü ortadadır.

Hayvancılığı çöküşün eşiğinden kurtarmak için uygulanan politikalar bütününün bir parçası olarak küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde de önemli projeler hayata geçirilmiştir. Bu sayede son yedi yılda koyun sayısında % 50 artış sağlanarak 32 milyon başa yükselmiş, keçi sayısı iki katından fazla artarak 11 milyon başa ulaşmıştır.

Halk Elinde Küçükbaş Hayvan Islahı Projesi Cumhuriyet Türkiye’sinde hayvancılık alanında uygulanan en kapsamlı ve istikrarla sürdürülen projelerden biridir. Bu sayede yerel genotiplerimiz saflaştırılmış, denetim altına alınmış ve böylece çok önemli miktarda yerel damızlık stoku ortaya çıkarılmıştır.”

SERİNKANLI VE GERÇEKÇİ DEĞERLENDİRMELER YAPMAK GEREKİYOR

Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanının köye dönene 300 koyun, maaş ve sigorta şeklinde özetlediği politikayı bu çerçevede değerlendirmek ve önemsemek gerekir diyen Baş, projenin halkta oldukça fazla heyecan ve ilgi uyandırdığının altını çizen Baş, ancak serinkanlı ve gerçekçi değerlendirmeler yapmak gerektiğinin altını belirtti. Baş, 

“Öncelikle; 2010 yılına kadar % 24’ler düzeyinde olan kırsal kesim nüfusunun günümüzde % 8’lerin altına inmiş olmasının hükümet tarafından tarımsal üretim ve özellikle hayvancılık alanında alarm zilleri çalmaya başladığı şeklinde okunduğu anlaşılıyor. Zira, daha önce ifade edildiği gibi, bizde üretimin çoğunu kırsaldaki küçük üreticiler gerçekleştiriyor. Kırsal nüfustaki bu ani azalma üretimi çöküşe götürebilir. 300 koyunun arazisi ve ağılı olan, daha önce bu işi yapmış olanlara verilecek olmasının kırsala yeniden dönüşü özendirme amacına yönelik olduğu söylenebilir. Nitekim halen köyde olan ve koyunculuk yapanlar bundan yararlanamıyor.

Üzerinde durulması gereken bir başka husus ise dağıtılacak koyun sayısı ve yetiştiriciye veriliş şeklidir. Sayın Bakan ısrarla 300 koyun diyor ve bunun için ziraat Bankasından kullandırılacak kredi karşılığı arazi ipoteği istendiği ifade ediliyor. Diğer girdilerle birlikte damızlık maliyeti için kabaca 500 bin lira civarında bir varlığın gerekli olduğu ortaya çıkıyor ki bu da daha önce ifade edilen hükümetin büyük işletmelerin kurulması özendirme politikası ile uyumludur. 400-500 bin liralık ipoteği karşılayacak kaç yetiştirici çıkabilir? Dağıtılması düşünülen damızlık sayılarına bakıldığında 1500-2000 yetiştiricinin hedeflendiği anlaşılıyor.

Bir diğer önemli husus ise; dağıtılacak damızlıkların niteliği ve nereden temin edileceğidir. Sayın Bakan, 500 bin ithalden bahsetti. Türkiye ilk defa dışardan koyun getiriyor değil. Daha önce onlarca koyun ırkı getirildi ve nispeten daha özenli şartlarda denendi ve ciddi uyum problemleri yaşandı. Yetiştirici şartlarında ithal koyunda bir fiyasko riski oldukça yüksektir. Halk Elinde Küçükbaş Hayvan Islahı Projesi çerçevesinde oluşmuş olan damızlık stokundan istifade etmek daha garantili ve risksiz bir yol olarak düşünülebilir. Ancak, damızlık fiyatlarının aşırı yükselmemesi için bunun zamana yayılması çok önemlidir.

Dağıtılan koyunların 5 yıl boyunca satılamaması, üretilen ürün ve kuzuların devlet tarafından alınması, veteriner hizmetlerinin ücretsiz sunulması ve bedeli karşılığı yem desteği sağlanması gibi açıklamalar üretimin sürdürülebilirliğini garanti altına almaya yöneliktir.

Proje ile hedeflenen hususlardan birinin psikolojik olduğu ve piyasada algı oluşturmaya yönelik bir yönünün bulunduğu da anlaşılmaktadır. Zira, son yıllarda et ve süt üretiminde 2.5 kata varan üretim artışına rağmen fiyatların bir türlü düşürülmemesi ve hatta yükselmesinin ardında spekülatif unsurlar olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla Sayın Bakanın açıklamaları piyasaya güven ve istikrar getirme konusunda devletin kararlılığını göstermesi bakımından önemlidir.

Söz konusu projenin ayrıntıları ve uygulama aşamaları iyi planlandığında hayvancılığa önemli katkılar sağlayacağı kuşkusuzdur.”

koye-donene-300-koyun,-maas-ve-sigorta2.jpg

“HAYVANCILIKTA BU KÖTÜ GİDİŞİ DURDURMAK ZORUNDAYIZ”

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı '300 koyun ve asgari ücret' projesini Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Derneği Başkanı Vakkas Kuzu gazetemize değerlendirdi. “Hayvancılıkta bu kötü gidişi durdurmak zorundayız” diyen Kuzu’ya göre böyle bir projeye büyük bir ihtiyaç var.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanları ve Ahmet Eşref Fakıbaba'nın Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü (TİGEM) bünyesinde özel olarak görevlendirdiği bir ekip tarafından hazırlanan Proje 2019 seçimlerinden önce hayata geçmesi planlanıyor. Konu hakkında Diriliş Haber Gazetesine açıklamalarda bulunan Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Derneği Başkanı Vakkas Kuzu konun detaylarının hala netleşmediğini belirterek başladığı açıklamasında önemli noktalara değindi. Kuzu, “Böyle bir projeye gerçekten de ihtiyaç var. Yıllardır köylerimiz boşalıyor gençlerimiz şehre akın ediyor. Bu anlamda bu kötü gidişi durdurmak açısından çok güzel bir proje.  Devlet vatandaşın maaşını öderse, yemini verirse, veteriner masraflarını karşılarsa vatandaşta devletten aldığı hayvanın hesabını sadece devlete verirse çok güzel olur. Bu zaten bir nevi Avrupa’da ki sistemdir. Umarım bir an önce hayata geçer ve bizlerde elimizden geleni yaparak vatandaşımıza destek oluruz.”

İmkansızlıklardan ötürü hayvancılık yapamayan pek çok vatandaşın olduğunu hatırlatan Kuzu, “Bakınız bakan bey bu açıklamayı yaptıktan sonra biz bu güne kadar 500’den fazla telefon aldık” dedi. Kuzu konuşmasına şu şekilde devam etti: “Projeye çok fazla rağbet olacağı kanaatindeyim. Hayvancılık yapmak isteyipte çeşitli nedenlerden ötürü hayvan alamayan çok vatandaşımız var. Vatandaş merak ediyor, ‘Nasıl alabilir, nasıl müracaat edeceğiz?’ diye.”

Geçmişte çıkarılan yasaların hayvancılığın gerilemesine sebebiyet verdiğinin altını çizen Kuzu, projenin herkesi heyecanlandırdığını söyledi. Kuzu, “Bizim arazilerimizin çoğu orman dikim alanı oldu. Hayvancılığa yüzde 35-40 oranında orman dikim alanlarının zararı oldu. yüzde 10-15 dolaylarında da Avrupa’ya gitme yasası zarar verdi. Yüzde 10-15 kadarda büyükşehir yasası bize zarar verdi. Adam hayvanının gübresini evinin bir tarafına koyuyor. Komşusu şikayet edince kaldırmak zorunda kalıyor. Mecbur hayvanı dağa çıkaracak gezdirecek. Bir süre sonra satmak zorunda kalıyor. Biz bu yasalardan çok sıkıntı çektik. Hayvan sayısı ilimizde gün geçtikçe azalıyor. Bugün Kahramanmaraş dendiğinde akla dondurma gelir. Böyle devam ederse hayvanımız azalacak. Sütümüz azalacak. Peynirimiz azalacak. Yani markamız azalacak, zarar görecek” şeklinde konuştu.

Hayvan sayısının yüksek olduğu ilçelerden örnekler veren Kuzu, projenin ekonomik canlılığa büyük katkısı olacağı vurguladığı konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı. Kuzu, “Bugün mesela Pazarcık ilçemiz senelik 700-800 bin ton peynir çıkartan bir ilçedir. Zaten hayvan varlığımızın yüzde 34-35’i Pazarcık’ta. Yaz sezonunda Gaziantep’e günlük 35-40 ton peynir gönderiliyor. Bakın bu sadece Gaziantep’in rakamları. Bakın orada bir mahallemizde 35 bin canlı hayvan var. Bu hayvanlardan elde edilen ürünler hep Gaziantep’e gidiyor. Günlük 10 ton ürünü bu Hürriyet mahallesi çıkarıyor. Bir fabrika bunu çıkaramaz. Bakın peynirin hepsi Kahramanmaraş’ta üretiliyor ama ismi Antep Peyniri. Gaziantep’in yediği peyniri biz üretiyoruz. Bu proje hayata geçtiğinde olacakları tahmin etmek zor değil. İşsizlik bitecek. Üretim çoğalacak. Ekonomi canlanacak.”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.