Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Edebî hayatların kitabı: “Mekân Hikâyeleri”

“Geniş Zaman Süvarileri” (şiir), “Seferî Yazılar” (deneme) gibi kitapların sahibi, ayrıca “Okuma Hikâyeleri’ (derleme), “Yazma Hikâyeleri” (derleme), “Kitaba Çağrı Sınavında İnsan” (derleme), “Yahya Kemâl Kitabı” (derleme) gibi birçok derleme kitabın editörlüğünü yapan yazar Duran Boz’la “Edebiyat Sosyolojisi”, “Kültür Sosyolojisi” gibi sosyoloji sahasında yeni çalışmalara imza atan sosyolog Köksal Alver’in ortaklaşa editörlüğünü yaptığı “Mekân Hikâyeleri”(İz Yayıncılık) adlı kitaptan okuyup not ettiklerimi edebî mekân aidiyeti olanlarla paylaşmak istedim. 

Hayli zengin hâtıralarıyla edebî ve fikrî ekol olmuş şahsiyetlerin yer aldığı mekânları tahkiye ve deneme üslûbuyla anlatan bu kitabı, edebî ve fikrî mekân aidiyetini yaşayan biri olarak, bu yola sevdalı olanların okuması gerektiğine inanıyorum.

Hayatının büyük bir kısmını bu mekânlarda geçirenlerin, hattâ âhir ömrüne gelmiş olup da elân bu mekânlarda seyr u sefer edenlerin gönül ve zihin dünyası bu mekânların izleriyle doludur. Edebî ve fikrî mekânların bıraktığı izlerin gönüllerden ve zihinlerden ölünceye kadar çıkmayacağını bu yolun ehli iyi bilir.

Bu mekânların en temel özelliği feyz ve bilgi merkezi olmasıdır. Kitapların dünyasında buluşturur. Edebiyat, sanat ve düşünceyle hemhâl olanların birbiriyle tanışmasına ev sahipliği eder. Öyle ki kitapseverlerin, kitap kurtlarının, edebî ve fikrî arayış içinde olanların, kültürel meselelere ilgi duyanların ilk varacağı mekân buralardır.

EDEBİYAT VE DÜŞÜNCENİN TEMELİ BU MEKÂNLARDA ATILIR

Edebiyat, sanat ve düşüncenin temeli bu mekânlarda atılır, sonra etrafa yayılır. Bu mekânların üstadları, abileri, pirleri ve hocaları vardır. Onların ekseninde başlar edebiyat ve düşünce…

Müdavimler önce edebî arayışını bulmak için uğrarlar. Sonra bu arayış keskin bir müdavim olmaya dönüşür. Oradan beslenmeye başlar, edebî gıdalar almaya başladıkça gönül ve zihin artık o mekânın bağlısı olmuştur.

Müdavimler bu mekânda edebî ve fikrî hareketlerin üstadlarını, hocalarını tanırlar. Bu mekânda usta şairler, fikir, ilim ve sanat adamları vardır. Onlarla aynîlik kazanırlar. Onların dilini, düşüncesini çevrelerine taşırlar. Sonra bu dilden kendileri yeni üslûp sahibi olur ve şahsiyet kazanırlar. Uzun ve anlamlı hâtıraları bu mekânlarda oluşur.  

Bu mekânlarda kazanılan şiirdir, nesirdir, ilimdir. Bu mevzular üstüne sohbet ve hasbıhal ederler. Kıdemlilerin, ustaların sohbetleri, seminerleri pür-dikkat dinlenilir bu mekânlarda… Memleket meseleleri, edebiyatın ve fikir hayatının artıları eksileri konuşulur.

Edebî ve fikrî açlığının doyduğu mekândır buralar. Fikirdaşların, gönüldaşların, yâni dildaş olanların sığınağıdır. Kendi benzerlerini bu mekânda bulurlar. Yârenlik edeceği, fikirdaşlık edeceği ve bu yönde her şeyi sorup öğreneceği bir ocak ve dergâh vasfındadır bu mekânlar.

Mekân ve insan ilişkisi veya mekân aidiyeti önemli. Edebiyat ve düşüncede mekân ve insan ilişkisi, mekânın şair, yazar ilim ve fikir erbabının ruh ve zihnindeki tesirleri üstüne son yıllarda birçok kitaplar yazıldığı malûm. Prof. Dr. Mehmet Narlı’nın “Şiir ve Mekân” adlı kitabı mekânın anlamı ve fonksiyonu hakkında doyurucu bilgiler veriyor.

Ona göre “Mekân vakanın varlık bulduğu yer, şahısların içinde yaşadıkları, kendi oluşlarını fark ettikleri alandır. Bununla birlikte şahısların içinde bulundukları çevreyi algılayış biçimlerini, ruhsal ekonomik durumlarını, karakterlerini açıklama yolunda imkânlar sunabilir. Şahısları tanıtma yollarının biri olarak dramatik bir iş de üstlenerek vakanın temel öğesi olur ve şahsın çevresini, algılayış şekillerini, o çevredeki ruh durumunu hattâ karakterini etkiler.”                                                              

HAYATIN ANLAM BİLGİSİ BU MEKÂNLARDADIR

Müdavimlerince hayatın anlam bilgisi bu mekândadır. Bu mekân bazen bir dergi bürosudur, bir usta şairin, bir mütefekkirin evidir, bir dernektir. Bazen bir yayınevidir, bir kitabevidir; lâzım olan her kitap buradadır. Edebî ve fikrî arayışı olanlar kitabevinin has müdavimidirler. Çaylar eşliğinde kitap sohbetleri edilir.

Bu mekânların kıdemlileri, az kıdemlileri ve çırakları vardır. Aralarında dilden bir dünya kurulur. Bu mekânlara hangi usta şairin, ilim ve fikir erbabının uğradığı etrafa çabucak duyulur ve bu yola yeni çıkanlar bu değerli fırsatları kaçırmazlar. Birkaç ziyaretten sonra, artık o mekânın bağımlısı olmuştur. 

"Mekân Hikâyeleri” kitabı böyle bir dünyanın onlarca hikâyesini anlatıyor bize. Her hikâye, okuyanı bu mekânlarda hissettirdiği gibi “Bu benim ve dostlarımın hikâyesi” dedirttiriyor. Çünkü edebî ve fikrî mekânların müdavimi olanların hayatları birbirine benzer. Bu mekânlarda kazandıkları edebî ve fikrî şuur, onların davranış ve hayatlarının birbirinin aynısı kılmıştır.

İstanbul’dan Ankara’ya, Kahramanmaraş’tan Erzurum’a, Bursa’dan Malatya’ya, Adana’dan Eskişehir’e kadar onlarca şehirde edebî mekân kimliğine sahip çay ocağından kitabevine, dernekten dergi yazıhanesine, usta şair ve mütefekkirlerin bürosuna kadar birçok mekânın hikâyesi yer alıyor kitapta.

DİLİ GÖNLÜMÜZE DÜŞÜREN MEKÂN VE ŞAHSİYETLER

Edebî ve fikrî kimlikliyle mekânlarla özdeşleşen şahsiyetlerden Necip Fâzıl, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Atasoy Müftüoğlu gibi birçok isim bu hikâyelerde yer alıyor.

Kitap, Cumhuriyet sonrasında oluşan edebî ve fikrî mekânları anlatıyor. Belli başlı mekânlardan birkaçı şöyle:

Büyük Doğu, Hareket Dergisi, Diriliş Okulu, Mâvera, Edebiyat, Hece, Yedi İklim, Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı, Sur Dergisi, Eskişehir’de Bir Dükkân, İkindi Yazıları, Maraş’ta Edebiyat Kıraathânesi, Hâlis Çeyevi,  Maraş’ta Terzi Yusuf Ustanın Dükkânı, Adana’nın Gölgeliği Ulu Câmi Medresesi (Şadırvan), Hacı Bayram’da Bir Gönül Eri, Zafer Çarşısı’sında Bir Darü’l-Eman: Akabe Kitabevi, Çekmegil’in Hikmet Dükkânı, Herkesin Çarşıdaki Evi olarak Endülüs Kitabevi, Tarihin Gölgesinde Dem Vakfı, Van Vakıf Kitap Sarayı, Harflerin Mekânı: Önde Giden Atlılar, Zamanın Kıyısında bir Mekân: Aliağa Câmii, Sivas İstasyonu, Şanlıurfa Dâvet Kitabevi.

“Mekân Hikâyeleri” nde yazanlar bu mekânlarda ömür süren, hayatını bu mekânlara adayan, hafızaları bu mekânlarda yaşadıklarıyla dolu insanlar. Değişik ekollerden yazarların mekân yazıları kitabı daha bir zenginleştirmiş ve okunur kılmış. Mekân hikâyesiyle gönlümüze edebî mâzinin hâtıralarını düşüren bazı yazarlar şunlar:

 

D. Mehmet Doğan, Mehmet Narlı, Duran Boz, Köksal Alver, Hüseyin Su, Recep Şükrü Güngör, Mustafa Everdi, Ali Ural, Ali Ayçil, Arif Ay, Tayyib Atmaca, Mustafa Özçelik, N. Ahmet Özalp, Seyfettin Ünlü, Bekir Oğuzbaşaran, Mehmet Ali Abakay, Müştehir Karakaya, Âtıf Bedir, Mustafa Ökkeş Evren, Hayrettin Orhanoğlu. Hüseyin Kaya, Nazım Payam, Mücahit Koca, Şakir Kurtulmuş, Mustafa Uçurum, Necati Mert, Yunus Develi, Asım Öz, Ali Emre, Erdoğan Aydoğan, Aykut Ertuğrul, Ali Sali, Muhsin Bostan, Selçuk Küpçük,  Cemil Çiftçi, Şahin Torun, Osman Bayraktar, Hamdi Akyol, İbrahim Yarış, Faruk Karaaslan, Hilmi Uçan, Ömer Şevki Hotar, Mustafa Şahin, Sıtkı Karadeniz, Turan Güler, Şaban Sağlık, Celal Ceren, Murat Ertaş, Ali Görkem Userin. Ümit Savaş Taşkesen, Akif Hasan Kaya.

Hâsıl-ı kelâm; hayatın anlam bilgisini edebî ve fikrî mekânlarda bulanlar, bu mekânların “azat kabul etmez kölesi” olanlar, dostluk şiarını bu mekânlarda kazananlar bu kitabı okumalı, diyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.