Hüseyin Yılmaz

Hüseyin Yılmaz

DOĞURAN VE DOĞURULANLAR MABUT OLAMAZLAR

DOĞURAN VE DOĞURULANLAR MABUT OLAMAZLAR

Kur’an-ı Kerim’in 112. Suresi olan İhlas Suresi, Allah’ın (cc) birliğini, eşi ve benzeri olmadığını ve hiçbir şeye benzemediğini konu alır, tevhidi en halis biçimde ilan eder ve vahdaniyeti en güzel surette beyan eder. Surenin meali şöyledir:

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla

1. De ki: “O Allah, birdir.”

2. Allah Samed’dir (her varlık O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir, başvurulup yardım istenilecek tek varlık O’dur).

3. (O) baba olmadı ve doğmadı da.[1]

4. Hiçbir şey O’na denk (ve benzer) değildir.

(Allah, zat-ı uluhiyetinde, mülkünde, kudretinde, hükmünde, hakimiyetinde ve bütün sıfatlarında birdir. Eşi, dengi ve benzeri yoktur.

Bu surenin bir adı da Tevhid suresidir. Bundan dolayı hadis-i şerifte, İhlas suresinin, Kur’an’ın üçte birine denk olduğu bildirilmiştir.)

[1] İncillere hıristiyanlarca yazılan: “Allah babadır, oğul Allah da İsa’dır.” şeklindeki küfür ve şirk inancı bu ayetle reddedilmiştir. Allah ezeli ve ebedidir. O, ne doğmuş çocuk olarak aciz bir varlık ne de çocuğa muhtaç bir varlıktır. O, Samed’dir.

Peygamber Efendimiz (sas), İhlas Suresinin Kur’an’ın üçte birine denk olduğunu müjdelemiştir. Ebu Said el-Hudri (ra) bildirmiştir ki: Rasulullah Efendimiz (sas):

“Hayatım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, İhlas Suresini okumak Kur’an’ın üçte birine denktir.” buyurdu. (Buhari, Fedailü’l-Kur’an,1770)

Bir gün Rasulullah Efendimiz (sas):

“Ashabım! Kur’an’ın üçte birisini bir gecede okumak size güçlük verir mi?” buyurdu.

Bu teklif ashaba güç gelmişti.

“Ya Rasulullah! Bizim hangimizin buna gücü yetişir?” dediler.

Peygamber Efendimiz (sas):

“Allahu’l-Vahidu’s-Samed Suresi Kur’an’ın üçte biridir.” buyurdu. (Buhari,Fedailü’l-Kur’an,1771)

 

İhlas Suresinin Nüzul Sebebi;

Bu surenin iniş sebebi şudur: Bilindiği gibi, Hazret-i İsa’nın (as) tevhid dinini bozan Hristiyanlar, Hazret-i İsa’ya (as) Uluhiyet izafe etmişlerdi. Rivayete göre bu sure, bir grup Hıristiyan’ın, Yahudi’nin ve şirk ehlinin gelerek Rasulullah Efendimiz’e (sas):

“Rabbini bize tarif et; hangi şeydendir?

Cevheri nedir?

Mahiyeti nasıldır?

Mahlukatı O yarattı; Peki O’nu kim yarattı?”

gibi, Uluhiyet sıfatları hakkında muhtelif sorular sormaları üzerine, onlara bir cevap olarak nazil olmuştur. Rasulullah Efendimiz (sas), onlara: “Rabbim eşyanın Halıkıdır.” buyurdu. Bunun üzerine: “Kul Huva’llahu Ehad” (De ki: “O Allah, birdir.”) Suresi indi.

Onlar:

“O bir, sen de birsin!” dediler.

Peygamber Efendimiz (sas):

“O hiçbir şeye benzemez” buyurdu.

Onlar:

“Bize sıfatını artır” dediler.

Peygamber Efendimiz (sas):

“Allahü’s-Samed” (Allah Samed’dir) buyurdu.

Onlar:

“Samed nedir?” dediler.

Peygamber Efendimiz (sas):

“Hiçbir şeye muhtaç olmayan, her yaratığın Kendisine muhtaç olduğu Zat” buyurdu.

Onlar:

“Artır” dediler.

Allah Rasulü (sas):

“Lem yelid ve lem yuled” (Yani, Meryem gibi doğurmuş olmadığı gibi, İsa (sas) gibi doğurulmuş da değil) buyurdu. (H.D. Kur’an Dili, 9/6272)

 

Doğuran ve Doğurulanlar Mabut Olamazlar;

 “O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.” Ayetinin gayet açık bir üslupta gelişinin manasının, Hıristiyanlığın teslis inancına bir reddiyedir. “Doğuran ve doğurulmuş olanların” İlah olamayacağını beyan etmek, Hazret-i İsa’ya (as), Hazret-i Üzeyir’e (as), Meleklere, yıldızlara ve hak olmayan mabutlara ibadet etmekten sakındırmak ve Cenab-ı Hakk’ın “Ezeli ve Ebedi” olduğunu zihinlere nakşetmek olduğunu kaydeder.

 “Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve bana yedirmelerini de istemiyorum.” (Zariyat Suresi, 57) ayeti de “Rızka muhtaç olan ve yedirilen mahlukat mabudiyete layık değildirler.” manasındadır.

Doğan, doğurulan, yiyen, yedirilen, rızka muhtaç olan ve ihtiyaçlara mahkum olan nice aciz varlıkların “mabut” haline getirilmesi, ilahlaştırılması ve putlaştırılması üzerine, insan dimağına inen bir Allah (cc) kelamı olan Kur’an’ın, Allah’ın sıfatlarından bahsederken, insanların anlayacağı biçimde, Allah’ın doğurmadığını, doğurulmadığını, rızka muhtaç olmadığını, yemeye mahkum bulunmadığını nazara vermesi, “veciz ve anlaşılır” üslubuna yakıştığı gibi, insanların zihinlerine tenezzül açısından da bir rahmet tecellisi mahiyetindedir.

                                                            Kur’an’ın Anlamıyla Buluşmak (KAB) Platformu

ss.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.